Gözüm Aydın Gözüme Sureti Canan Görünür ...

Nizami Gencevi
1

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Gözüm aydın, gözüme sureti-canan görünür,
Mişki-enber saçaraq, etrle efşan görünür.

Allaha şükr edirem, ey gözümün nuru, bu gün,
Yar gelib göz önüne, servi-xuraman görünür.

Ayrılıq zehrini daddım, acı da olsa, vüsal,

Tamamını Oku
  • Haberin Varmı
    Haberin Varmı 20.04.2012 - 21:12

    GÜNÜN ŞİİRİNİ ÇOK BEĞENDİM
    Seçiciler kurulunu kutluyorum.





    NOT:LaraAçanba hanım ben geziye katılıcam.
    Tek kişilik odada iki kişi kalıcam.

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 20.04.2012 - 21:07

    o halde ülkelerini iyi tanıyan şairler...kalplerinde ki idare lambasının hangi korla yandığını da iyi bilirler...onların karanlıktan korkuları hiçbir vakit olmaz...çünkü insani karanlık...kendi şairlerini beslerken...sonrasına kısa hesaplarla ayakta dururken...aklın ışığı ile taçlanmış şairler...kalplerinde ki sonsuz şiir topraklarının güneşi ile yürümeye devam ederler...bir kez daha sevgilerimle...

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 20.04.2012 - 21:03

    Gencevî, içtimaî kargaşa ve huzursuzlukların arkasında zalim, gaddar ve başarısız yöneticilerin olduğunu göstermek için, Makedonyalı İskender'i, eserinde kahraman olarak kullanmıştır. Eserindeki temsilî kahramanlar üzerinden dönemin idarecilerinin kusur ve hatalarını ortaya koyan Gencevî bununla devrin yöneticilerine bazı mesajlar verir. Hamse'nin üçüncü bölümünü oluşturan 'İskendernâme'de Makedonyalı Büyük İskender'i, insanlığa hak ve adaleti, nizam ve ahlâkı getirecek, ahlâk düzenini sağlayacak bir mânevî lider olarak tasvir etmiş ve onu ülke ülke dolaştırmıştır. İskender'in her bir seferinde insanlığın maddî-mânevî problemlerine nasıl çözümler bulduğunu resmetmiştir.

    Nizamî 'İskendernâme'de İskender'in beşer olduğunu unutmaz, onun yanlış ve haksız hareketler de yapabileceğini ortaya koyarak gerçekçi davranır. Harplerin sulh için yapıldığını kabul etmekle beraber, bazen onları zulmet ve şer güçlerin ortaya çıkışının kaynağı olarak da kabul eder. Eserlerindeki savaş sahneleri birer temsilî hikâye olup, hakikatte nefisle verilen mücadeleyi yansıtır.

    İdeal insan yönetici ve toplum
    İskendernâme'deki karakterler üzerinden yöneticilerin, nasıl kâmil ve adil yönetici olabilecekleri ele alınmaktadır. Birçok savaş, çatışma, baskın ve istilâ ve oldukça zor geçen bir süreç sonunda (küçük cihad) İskender kemâle ermiş ve hak ile batılı ayırmak için ikinci bir sefere (büyük cihad) hazırlanmıştır. İskender bu seferle halkları, akıl ve idrak yoluyla mânevî inkişafa ulaştırmayı hedeflemektedir. Hedef, ülkeleri istilâ etmek değil, ülkelere hakkı getirmek, hakkın bâtıla galip gelmesini temin etmektir. Bunun için eserde bazen hikmetli sosyal hâdiselere, bazen tecrübeli âlimlere müracaat edilmekte ve kemâlat için ilim kadar tecrübenin de ehemmiyetine vurgu yapılmaktadır.7 İbretlik hikâyeler üzerinden (İskender'le Çoban, Yoksul Çörekçi, Sokrat Hikâyesi, Hürmüz'ün Hikâyesi vb.) İskender'in mânevî olgunlaşması teşvik edilmektedir.


    Nizamînin bir nevi ütopyası olan İskender­nâme'de ideal devlet ve toplum anlayışını yansıtan 'Mutluluklar Ülkesi' tasvir edilmektedir. Herkesin bolluk içinde yaşadığı bu ülkede birbirini çekememezlik yoktur. Dağ-tepe besili hayvanlarla dolu olsa da, çobana ihtiyaç yoktur. Sınıf ayrımı ortadan kaldırıldığından, toplumun bütün fertleri makam ve sıfatlara bakılmaksızın eşittir. İnsanlar yalan söylememekte, zulme yönelmemekte, adalet, itaat ve Allah'a olan inançlarıyla sınırsız bir saadet içinde yaşamaktadır. Burada herkes mutlu ve hür olup, toplum menfaati için çalışmaktadır. Bu ülkede altın veya başka bir değerli eşyaya, tamah olmadığı gibi, hırs da bulunmaz. Ölüm burada korkutucu değildir. Nizamî bu mutluluklar ülkesini, şu şekilde özetlemektedir:

    'Öyle bil, dünyayı yaradan Allah,
    Bu mert insanlar için var etmiş.
    Bunlar şövket vermiş âleme,
    Muhtemelen sütunu bunlardır âlemin.'8

    Gencevî'nin Mutluluklar Ülkesi'ni bazı felsefeciler, 'sosyalist ütopya' olarak tanımlamışlardır. Komünizme tarihî temel bulma kaygısı taşıyan bu düşünceler, doğru değildir. Zîrâ Nizamî, Müslüman ve dindar bir şahsiyettir. Ahî şeyhliğine kadar yükselen bir dinî bilgedir. Nizamî Gencevî'nin ısrarla üzerinde durduğu kâmil toplum anlayışı, gerçekte son derece bağlı olduğu İslâm hayat tarzından başka bir şey değildir. Onun tefekküründe ideal toplum anlayışı, ondan önceki dönemlerde yaşamış Eflatun, Farabi gibi düşünürlerinkinden farklıdır.9 Onun ideal toplum anlayışının temelinde mânevî olgunluk yatmaktadır:

    'İstesen Allah'tan merhamet, yardım,
    Kötülüğü kökünden atsan gerek!
    Kötülerle felek de eder kötü muamele,
    İyilik görür daima iyiler.
    Daima dünyada iyilik ara,
    İyi ad almada ebediyet var!'10


    Nizamî, 'İkbalnâme' adlı eserinde, devlet yöneticilerine aslında önemli bir ikazda bulunmaktadır. O, zulmederek makam ve servete sahip olanların öldüklerinde -herkes gibi- kabre yanlarında hiçbir şey götüremediklerini ifade ederek, sadece iyiliklerle ebedilik kazanılabileceğini vurgulamaktadır.

    'Halkı kötü yollardan et Hakk'a davet,
    Onlarda Allah'a etsin itaat.
    Yenile kökünden eski binayı,
    Temizle gafletten bütün dünyayı'11 mısralarında yöneticilere, adaleti ve cömertliği kendine rehber, halkı hayır ve refaha kavuşturmayı gâye edinmelerini tavsiye etmektedir.

    Nizamî Asr-ı Saadet'i yaşayan İslâm toplumunun huzurlu ve mutlu bir hayatın sırları hususunda başka bir arayışa girmesinin yanlışlığını açık bir şekilde vurgular. İdeal toplumu arama seferine çıkan İskender mutluluklar ülkesini gördükten sonra:

    'Yol buysa, peki nedir başka ayinler?
    Biz kimiz, peki insan bunlarsa eğer?
    Bunları önceden görseydim eğer,

    Dünyayı bu kadar etmezdim heder.'12 diyerek şaşkınlığını açıkça ifade etmiş ve bunca zamandır arayışının boşuna olduğunu, bu arayışın gereksizliğini ortaya koymuştur. Eserin sonuna doğru İskender, kâmil toplum adına çıktığı seferi sona erdirip, Makedonya'ya geri döner.

    Nizamî'nin anlayışında ideal toplum için sadece mânevîyatı güçlü hükümdar yeterli değildir. Devletin başı, veziri, komutanı kadar, işçisiyle köylüsüyle, askeriyle toplumun bütününün, ahlâken ve mânen sağlam olması gerekmektedir. O bunu:

    'Fakir bir tayfayız, hem de dindar,
    Doğruluktan asla vazgeçmeyiz tüy kadar.
    ...
    Yalan dolanmaz dilimizde,
    Ayrı rüya görünmez gözümüze.
    ...
    Bizde yüksek değil hiç kimse bir diğerinden,
    Bizde ağlayana gülmez hiç kimse.
    ...
    Dedikodu nedir bilmez bir insanımız,
    Hata edenin ayıbına göz yumarız biz.
    ...
    Dertlinin derdine oluruz şerik,
    Mutlu olsa, onunla mutlu oluruz.
    Altına, gümüşe aldanmaz hiç kimse,
    Bunlar bizim ülkede bir şeye değmez
    ...
    Sevgidir mihrabı yüce göklerin,
    Sevgisiz ey dünya, nedir değerin?
    ...

    Yüzüne söylenmeyen bir sözü,
    Bizde kuraldır, arkadan da söylemez hiç kimse.'13
    gibi mısralarla ifade etmiştir.

    Netice
    Gencevî'nin ideal insanı, kemâlat hamuruyla yoğrulan, ilmi, adaleti, cömertliği, infak etmeyi kendisine rehber edinen, toplum menfaatini ve en önemlisi Allah'a itaati hayatın gâyesi gören bir karaktere sahiptir. Bu özelliklere sahip insanlardan oluşan toplum, ideal toplumu ve 'mutluluklar ülkesi'ni kuracaktır. Buradaki yöneticiler toplumda varlıkları hissedilmeyecek kadar hassas, dünya ve âhiret dengesini, makama, sıfata bakılmaksızın dengede tutacak kadar bilge, halkını maddî-mânevî düşmanlardan koruyacak kadar güçlü ve dirayetlidir. Gencevî'nin düşünce dünyasında tasvir edilen ideal fert, toplum ve devlet anlayışı birçok yönüyle günümüz toplum ve devlet anlayışının fevkindedir. Nizamî Gencevî örneği göstermektedir ki, Türk düşünce ve sanat adamları, asırlar öncesinde ideal toplum ve devlet anlayışını tartışmış, incelemiş ve onu belli ölçülerde uygulamaya muvaffak olmuştur.
    (Reha yılmaz)

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu 20.04.2012 - 19:56

    Yarın görüşmek üzere, herkese hayırlı akşamlar.

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 20.04.2012 - 19:50

    karanlık insanın kalbinde ise tehlikelidir...çünkü akıl kendi ışığına muhtaçdır...bu sebeple karanlığın şairlerini tanıyabilmek için bir Esrar Dede olmak icap eder...değil mi...tekrar sevgilerimle

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu 20.04.2012 - 19:41


    Karanlığa Bir Adım Kaldı

    Yirmilerden, Atmışlara
    kadar açıktı hava

    sonra
    gözler bağlandı
    körebe oyunu başladı
    akıllara pranga vuruldu
    kalpler mühürlendi

    ay araya girdi
    güneş tutuldu

    ve
    yıl, ikibin on iki
    Karanlığa bir adım kaldı...

    Hasan Buldu

    Ben üzgünüm; Karanlığa Bir Adım kaldı demiştim, oysa karanlığa girmişiz bile. herkesden özür dilerim.

    Şaire allah'tan rahmet seçki grubuna teşekkür ederim.

    Cevap Yaz
  • Lara Açanba
    Lara Açanba 20.04.2012 - 19:23

    Hasan Bey yazınızı üzülerek okudum...bunda şaşılacak bir şey yok...bahse konu olan kişi olsa olsa fırsatçıdır...ne alaka ve ilgidir ki bu...konuyu nelerle bağdaştırıyorsunuz...sizin gafletinizden yararlanmak istenmiş neyi anlamadınız ki...vardığınız hüküm gerçekten acınası bir durumdur...hele ki karşılaştırmanız daha da vahim...az önce yukarıda ki şairin...şiirin topraklarına varmış biri olduğundan bahsederken tam da buydu anlatmak istediğimiz...sevgilerimle

    Cevap Yaz
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva 20.04.2012 - 19:21

    Gecə xəlvətcə bizə sevgili yar gəlmiş idi,
    Üzü aydan da gözəl nazlı nigar gəlmiş idi.

    Tər axıb gül yanağından, bulud örtmüşdü ayı,
    Onu düşmənmi qovub, könlü qubar gəlmiş idi?

    Ona mən göz yetirib xəlvəti baxdım, baxdım,
    Ovçunun ovlağına körpə şikar gəlmiş idi.

    Uyuyub hər ikimiz rahat olub bir yatdıq,
    Bəxtimin bağçasına güllü bahar gəlmiş idi.

    Dedi: - Getmək dəmidir, söylə, nə istərsən yar?
    Bir öpüş istədim ondan... yeri var, gəlmiş idi.

    Ağlayıb getdi o yar, göz yaşı yandırdı məni,
    Odlara yandı dilim, sanki şərar gəlmiş idi.

    Ey Nizami! - dedi - birdən ayılıb, gördüm o yox,
    Demə röyada bizə çeşmi-xumar gəlmiş idi.

    Cevap Yaz
  • Xalide Efendiyeva
    Xalide Efendiyeva 20.04.2012 - 19:19

    Sənsiz

    Hər gecəm oldu kədər,qüssə,fəlakət sənsiz,
    Hər nəfəs çəkdim,hədər getdi o saət sənsiz!

    Sənin ol cəlb eləyən vəslinə and içdim,inan,
    Hicrinə yandı canım,yox daha taqət sənsiz!

    Başqa bir yarı necə axtarım ey nazlı mələk?
    Bilirəm sən də dedin:'Yox yarə hacət sənsiz!'

    Sən mənim qəlbimə hakim,sənə qul oldu könül,
    Sən əzizsən,mən ucuz,bir heçəm,afət,sənsiz!

    Nə gözüm var arayım mən səni,bəxtim də ki yox,
    Nə də bir qaçmağa var məndə cəsarət sənsiz!

    Sən Nizamidən əgər arxayın olsan da,gülüm,
    Gecə-gündüz arayıb,olmadı rahət sənsiz!

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu 20.04.2012 - 19:12

    Bunu yazmak istemiyordum amma, mecbur oldum arkadaşlar: biraz evvel, birisi geldi, kermes düzenliyormuş ve bana kermese katılmam için, para istedi; kermeste dini icaplar üzerine. Eskiden okul yapılmak için, para toplanırdı, şimdi ise, cami ve imam yetiştirilmek üzere para toplanıyor. Sorarım bu cüreti nereden alıyor bunlar?...

    Cumhuriyetin bekçileri tek tek içeri alındı; cumhuriyetçi yazarlar, içeri tıkıldı. Meydan sakallıra kaldı. Okullarımız , imam hatibe dönüştürülmeye başladı, Sorarım size? İmama mı ihtiyacımız var, yoksa ilim adamına mı? Görüşüme göre: imamın ülkeye hiçbir katkısı yoktur. Ama bilim adamlarının faydaları sayılamayacak kadar çoktur. İmamlar, yat_kalktan başka bizlere vereceği bir şey yoktur...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 36 tane yorum bulunmakta