Nasıl bakıyor sizin gözleriniz?
Kilitli bir kapı gibi mi, hiçbir ışık sızdırmayan? Karanlık ve kapalı mı?
Hiç merak ettiniz mi, nasıl bakıyor sizin gözleriniz...
Oğlu kaybolmuş bir anneyi gördüğünüzde, gözleriniz nasıl bakıyor?
Bir zengin gördüğünde gözleriniz nasıl bakıyor?
Bir general gördüğünde...
Çocukları yerlerde sürüyen polislere nasıl bakıyor?
Ya kocasını arayan bir kadının kederli gözlerine nasıl bakıyor gözleriniz?
Ağaçlara nasıl bakıyor?
Denize, bulutlara, çiçeklere...
Martılara...
Çocuklarınıza nasıl bakıyor gözleriniz?
Gözleriniz nasıl bakıyor, hiç merak ettiniz mi?
Kilitli bir kapı gibi mi, hiç ışık sızdırmayan?
Korkuyla mı, elemle mi, çaresizlikle mi, sevgiyle mi, acıyla mı, sevinçle mi? ...
Nasıl bakıyor gözleriniz?
Ne görüyorsunuz kendi bakışlarınızda?
Size yalan söyleyenlere nasıl bakıyor gözleriniz...
Sizi korkutanlara...
Size saldıranlara...
Cellatlara nasıl bakıyor gözleriniz?
Uçurtmalara, sandallara, faytonlara, havai fişeklere...
Otobüslere, arabalara...
Denize nasıl bakıyor gözleriniz?
Dağlara nasıl bakıyor?
Çöplükten ekmek toplayan bebeklere...
Banka kapılarında sıra bekleyen yaşlılara...
Sahipsiz hastalara...
Bir mahkum arabasının dar ve demirli penceresinden el sallayan genç kızlara...
Gözleriniz nasıl bakıyor?
Hiç merak ettiniz mi?
Baktınız mı hiç kendi gözlerinize?
Kilitli bir kapı gibi mi, hiç ışık sızdırmayan...
Çıplak kadınlara nasıl bakıyor gözleriniz?
Sevişenlere nasıl bakıyor, öpüşenlere...
Vurulmuş bedenlere nasıl bakıyor?
Parlak kravatlara, şık tayyörlere, rüzgarlı eşarplara nasıl bakıyor?
Nasıl bakıyor gözleriniz, gözlerinize hiç baktınız mı?
Ne var sizin gözlerinizde, elem mi, keder mi, çaresizlik mi, korku mu, sevinç mi, ümit mi, bezginlik mi?
Kilitli bir kapı gibi mi yoksa?
Şehir ışıklarına nasıl bakıyor gözleriniz?
Bulutlara, doğan güne, akşam kızılına...
Silahlara nasıl bakıyor gözleriniz?
Üstünüze tutulan silahlara...
Kelepçelere, hapishanelere, darağaçlarına...
Sokak çocuklarına...
'Hakkımı istiyorum' diye bağıran o ihtiyara...
'Yalnız değilsin kızım' diye hapishaneye giden kızının ardından hıçkıran anaya...
'Nerede benim kocam' diye soran yaşlı kadına...
Sizi korkutan eski generallere nasıl bakıyor gözleriniz?
Dünyaya, hayata, dostlara ve düşmanlara...
Nasıl bakıyor sizin gözleriniz?
Kilitli bir kapı gibi mi, hiç ışık sızdırmayan?
Gözleriniz, bir aynada gözlerinize değdiğinde, nasıl bakıyor?
Utançla mı, ıstırapla mı, korkuyla mı?
Sizin gözleriniz nasıl bakıyor, hiç merak ettiniz mi?
Nasıl bakıyor o gözleriniz şu yaşadığınız hayata?
Kayıt Tarihi : 4.8.2002 01:39:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Altan](https://www.antoloji.com/i/siir/2002/08/04/gozleriniz.jpg)
...eğer gezi şiirimi dikkatlice okusaydınız CUNTACILARI nasıl yere çaldığımı ki genel manada da bizim makul ÖZGÜRLÜKLERE, ÖZGÜR DÜŞÜNCEYE ne çok değer verdiğim bilinen bir gerçek.
...işte CUNTACILARI hicvettiğim bölüm;
Riyakâr Batı, Zalim Amerika
Katil İsrail; kurarlar entrika
Söyleyin Reva mıdır bu tefrika
Mısır’da CUNTALAM var nerdesiniz?
...evet hem bu cuntacıları tepeleyeceğiz ama hem de kan davası gütmeden eskinin hatalarını tekrardan kaçınacağız ve de bugünkü ortamı (Barış ortamını) yeşertmenin yollarını bulmalıyız. bir taraftan Barış görüşmelerini sürdüreceksiniz bir taraftan da 'o kokuşmuş rezil paspaye kontrol görüntülerine' hiç ses çıkarmayacaksınız.
...halen barajların, okulların, hastanelerin, Hava Alanlarının yapımını engellemeye, makineleri yakmaya çalışacaksınız ya da yakanlar için bir çift söz etmeyecek siniz. bu 'MIZRAK ÇUVALA SIĞMAZ' efendim.
“SOYKIRIM” başlıklı makalesinden bir bölüm.
“İttihatçılar kaç yüz bin Ermeni öldürdüler? Niye öldürdüler? “Ermeniler de bize saldırmıştı onun için öldürdük” diyoruz, iyi de “saldıran” Ermeni çeteleri Doğu sınırında, Anadolu’nun diğer bölgelerindeki yüzbinlerce Ermeni’nin, Ermeni olmaktan başka ne suçu vardı?
Bir insan sadece ırkından dolayı cezalandırılabilir mi?
Bir insanı, “suç işlediği” için değil, “suç işlediğini söylediğiniz biriyle aynı ırktan olduğu” için cezalandırmanın adı nedir?
Bu cinayettir. Aynı ırkı hedef alan yüzbinlerce cinayet de doğrusu “soykırım” tarifine girer. İttihatçılar korkunç cinayetler işlediler, Ermenilere yaptıkları zulmü insan havsalası almaz. Bu korkunç suçu neden saklamaya uğraşıyoruz, neden o katilleri savunmaya, onların suçlarını gizlemeye çabalıyoruz, neden gerçekler ortaya çıkmasın diye aşağılanmayı da göze alarak kıvranıp duruyoruz?”
TARAF Gazetesi: KUM SAATİ 06.03.2010
Ahmet Altan –Soykırım –
***
“Şalcı Şöhret Bacı” hikâyemin sonuna düştüğüm araştırma notum aşağıdadır:
“Rejim muhafızı İstiklâl Mahkemeleri sayesinde, şapka kanununa muhalefetten, iki buçuk ayda 57 kişi idam edilir, yüzlerce kişi hakkında mahkûmiyet kararı verilir.
Kurulan 23 darağacında bir de kadın vardır.
Bir kadının siyaseten idam edilmesi adalet tarihinde de ilk kez Erzurum'da yaşanır.
Erzurum şehrinin “Müstahkem Mevki Komutanı” olan Tatar Hasan Paşa’nın imza attığı olay 1920’li yıllarda yaşanmıştır. Bu olayın, bazı kaynaklarda 1925, bazılarında 1926 yılında yaşandığı belirtilmektedir. *
Erzurum Müstahkem Mevki Komutanı Tatar Hasan Paşa, Ahmet Altan’ın dedeleridir. Şapka giymiyorlar diye, başka bahaneler üreterek, onlarca insanı dar ağaçlarında sallandırmış, fail-i meçhule kurban etmişlerdir. Sürgünler de işin cilası…
Dedelerinin akibeti belli değildir.
*
Babaları Çetin Altan’ın dünyaya bakışı zaten ortadadır. İlk gençlik yıllarımda gerek Çetin Altan ve gerek Yaşar Kemal, eserlerini en çok okuduğum yazarlardandı. Hayata ve Türkiye’ye hep aynı gözle bakmışlar, genellikle devlete ve iradeye kafa tutmuşlar, hak aramanın yolu olarak, kahramanlarının eline silah aldırıp dağlara çıkmayı, yani eşkiyalığı yeğlemişler ve isyana teşvik etmişlerdir.
Bu bakış dünden bugüne pek değişmemiş.
Vesayet mi, veraset mi?
Not: Mehmet Altan’ı bu durumdan tenzih ediyorum…
***
KİM DEMİŞ ŞİİR DİYE?
Nesir/ şiir demek bile uygun düşmez.
Şiirin semtinden bile geçemeyecek günlük yazı. Bir değerlendirme yazısı.
Makale demeye bile dilim varmıyor.
Bir toplumda sadece olumsuzlukları görüp, olumlu adına hiçbir şey görmemek, hayata tek gözle, biri kör olmuş gözle bakmak demektir. Bu ifademin mecazi anlamda olduğu aşikardır. Kimse başka yönlere çekmesin.
Asıl kör ve sağır olan kendileridir.
Dediklerine yok demiyoruz, ama Türkiye'nin gerçeği, en az orandaki yüzde bilmem kaç olamaz.
Bütün olarak görse amenna der, baş tacı yapmasak da hakkını inkâr etmeyiz.
Vahap Beye katılmamak mümkün değil.
Dolaylı ifadeleriyle Demircan kardeşime de katılıyorum.
Sevgi ve saygıyla…
Hikmet Çiftçi
02 Ağustos 2013
'GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ'
TÜM YORUMLAR (20)