Ötelerden süzülüp gelen meltemler
Kayboluyordu gecede
Yıldız oyunlarıyla avunup duruyordum sensiz
Siyah iki kılıcın sesi karışıyordu karanlığa
Yüreğime bastırıyordum hüzünleri
Yalandan ağlamıyordu badem ağacı inan
Ötelerden süzülüp gelen meltemler kokunu alıp götürüyordu ellerimden
Bir iki kadeh rakı bir parça peynirdi akşam
Ve açelyaları kırmızıya boyayan Afrodit’ten başka bir nefes oluyordun
Kendi tarihini yapıyor gibiyken sen.
Uyurgezer bir çığlık adağındı karanlığın vurduğu yerde
Işıklar kaçar gider buralardan sular yutar adımlarını bütün kuğuların
Sapanlılardan başka kim kalır suçüstü yapılıp
Sonra birer birer kuruşuna dizilecekken
Kimsesizliğim terk edilmiş bir bağ kulübesi kadar dilsiz
Her boşluk peşimize düşmek için arıyor işte bizi
Yaşamı koparmak için çocuksu çığlıklar atmalısın
Ve dolmalı bütün yönsüzlükler
Kimi beklerim ben
Bil mi yor sun…
Yalnızlığın patiskasına hangi suskuları teğeller avuçlarımdaki dondurucu sıcaklık?
De hadi
Hadi de
Bir göktaşı düşürmeliyim senin için bu şiire
Çünkü bilebildiğin her şeye dokunabilmen
Aklından geçenleri koruyabilmen
Bir telefon numarasını anımsayabilmen
Tüm soru işaretlerine borcunu ödeyebilmen
Bir adrese ulaşabilmen
Ve çünkü son kez gülümseyebilmen için bana
Derin mavilikleri gizliyor gözlerinde deniz
Korkuyu gözetiyor sesin
Bir düelloya girişiyoruz sanki
İnatla yok etmek için birbirimizi
Eksiltmeye çalışıyoruz ikimizden birimizi
Aptalca ihtirasları şımartıyoruz
Ne ki noktasız ünlemler aşkın ayak izler
Fena vedaları mı düşünedurmaktayız
Galiba düşünedurmak bile yersiz
Açılıp kapanan kapılardan geçip gidiyoruz evcilik oynarken
Neler neler boşalmıyor ki küflü göklerden
Yurtsuz suçlar doğuruyoruz satranç odalarında aynalara baka baka
Her şah dediğimizde su topluyor ciğerleri sevdanın.
Öteki gecelerden bir yenisini emziriyorsun
Milini geldiği yollarda bırakarak mavilerini döküyor denize ırmak
Kuş olup havalanıyor sönmüş ateşteki küller
Aşk olsun dediğini duyuyoruz işte işaret fişeklerinin
Yine ağıtlar düşüyor düello gecelerine
İspanyol şampanyaları ıslatıyor baştan aşağı her yerimizi
Utanmaz oluyoruz nehirler şöleninde
Bir kuytuda aç bir kurt gibi büyütüyorum seni
Ötelere kulaçlar atıyorsun kimi kez
Bir ilahenin çağrısına koşuyorum sanki
Dört bir yanım leyli leyli
Dört bir yanım sen
Bir granit yontudan ayrıksı değilsin
İnan öpüp kokladıkça dimdiksin…
ondörtşubatikibinondört
Necdet ArslanKayıt Tarihi : 14.2.2014 11:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Necdet Arslan](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/02/14/gozlerinin-isidigi-yerde.jpg)
şu mavi gökkubbenin altında söylenmemiş hiçbir söz olmasa gerek. Sanatçı için asıl olan şey ise, başkaları ne derse desin, söyleyeceklerini daima kendisi ve okurları için söyleyebilmektir.
Necdet ağabeyi yürekten kutlarım...
TÜM YORUMLAR (21)