Gözlerine baktım, benden gözlerini çaldı ...

Alperen Karadağ
76

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Geçen onca senenin ardından baktığımda geriye, çok zaman geçmiş gibi geliyor insana… Oysa her şey dün gibi aklımda… İlk sevgilinin kapısında beklediğim saatler… Ya ilk görüşüm o yüzü… İlk kelimeleri öğrenmek adına başladığım kara tahtalı, eski Rum evinden bozma okulun sınıfına ilk girişi… İlk kalp çarpışım, ilk heyecanlanışım… Nasıl unutulur…

Sonraları ve sonrasından sonrakiler, bir kuş çırpınışı yaşamıydı. Damağa çalınan bir parça balın tutsaklığı, geç kalınmış bir koşuşturmaca gibiydi. Oysa sonlara yaklaşıldığında, tutsaklık tutkunluğa vardığında, kuş çırpınışları dingilliğe erdiğinde aşkın tadı, aşkın kokusu, aşkın o bilinmez kimyası kaplardı bedenleri… Ancak her saatin kıvamı aynı tutmazdı ve geceleri bir başka kişiliğe, gündüzleri bir başka kişiliğe bürünürdü insanlık. Yalnızlığın adı iyice anılır olurdu. Ruhların, gecenin matemli saatlerinde yıkanışı, bereketli topraklara ekilen ümitlerin yeşerişi ve gökyüzüne yıldızlarla yazılan yaldızlı isimler… Hepsi mutluluğa yapılan maratonun başlangıç noktasıydı. Sona varılabileceği düşünülmeden atılırdı büyük büyük adımlar… Kimileri yorulurdu düşerdi hayat yolunun kenarlarına, kimileri kısraklar gibi çatlamayı göze alırcasına bir çırpıda, kimileri ise aynı tempoda devam ederdi el ele... Nasıl unutulur…

Şehir şehir aradığım günlerde aşkın doyumsuzluğunu, kimliğimi kaybettim yollar boyu. Çok kimlik değiştirdim, çok yürek yangınlarına tutuldum, çok yoruldum, yontuldum. Her adımda, her kilometrede biraz daha olgunlaştım. Acılar içtim, kahırlar yedim katık edip hüzünlerle… Dimdik çıktığım her yolculukta, başım önde düştüm şehrimin kucağına. Her seferinde örslerde örselemiş bedenimi, bembeyaz dalgalı saçlarıyla bağrına bastı Karadeniz. Sarıp sarmaladı gözyaşlarıyla sırılsıklam kalan yüreğimi. O gün bugündür ne zaman dara düşsem, ne zaman kaçıp sığınacak bir yer arasam, atarım kendimi sahillerine, bırakırım kendimi sessizliğin en güzel sesine… Martı çığlıkları ve dalgalar arasında sıkışan limanlar misali yüreğim hep bir sevgilinin, avuçlarının arasında kaldı. Ne kadar çok renkten renge giren sevgilerle sevmiştim her birini… Ne çok isimler adanmıştı bu bedene… Kimi Eren, kimi Alp, kimi Alper diye seslenirdi o kadifemsi sesiyle. Adımı unuttuğum zamanlardı oysa ve esasen hüviyetimden habersiz, kimsesizlikten yoksun, yalnızlıktan bitap düşmüşlüğün ertesiydi seneler. Nasıl unutulur…

Bugünlerimde yalnızlık bir başka ağır geliyor yorgun bu bedene. Ne sevgili için kavga edebilecek derman, ne yeni açılacak yaraları sarmaya merhem, ne de kalp kırıklıklarına deva olabilecek, sevgili diye tabir edebileceğim bir varlığın izi yok ufukta. Oysa çok şey istemiyordu bu yürek. Tüm derdi tasası yine ve yeniden tadabilmek hoyratça aşkın kimyasını. Ağızda çalkalayabilmek sevgi yüklü cümleleri. Kulak pasına, kalp ağrısına, yürek yangınına, çarpıntıya, sarhoşluğa, dalgınlığa ve her derde deva gelen sevginin büyüsüyle bezenmekti tüm gayesi. Yaklaştım, korkusuna yenildi. Konuştum, suskunluğuna kaçtı. Durdum, yalnızlığına, acılarına yürüdü. Gözlerine baktım, benden gözlerini çaldı. Gel git dalgaları gibi sahillerimi dövdü. Haykırdım, sesim yüzümde yankılandı. Üç noktalarla süren bu serüvene şimdi ben bir nokta koyuyorum. Soru işaretleri boynuma ilmek, virgüller birer hançer, ünlemler birer sopa, parantezler mengene oluyor yüreğime. En iyisi mi yıllardır eteğime biriktirdiğim noktalardan bir tanesini buraya yani tam buraya koyuyorum .

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta