Biz dağları şarkılarda sevdik, mısralar ile tırmandık doruklarına
Çiçekler çaldık mezarlıklardan, birbirimize asil sevdamızı sunduk
Kılı kırk yarıp azrailin ince köprülerinden geçip birbirimizi bulduk
Bir mevsim senfonisiydi içimizde çalan, pusularda haince vurulduk.
Gecelerin hasret yüklü kervanlarını bekler durursun bilirim. Bakışların bir vaha arar, gözlerin gibi yemyeşil. Takılır aklın sevginin garip duldasına. Vaha susuz, gözlerin yorgundur düşersin yeniden yollara. Yüreğinin kilometrelerinde tükenirken yıllar, ömrünün kısacık periyotlarına usulca göz atarsın ve söylersin en hüzünlü şarkıları.
Tenindeki kayıp ruhu arıyorum çağrıma uzak kaldığında. Doyumsuz öpüşlerle sarıp sarmalamak varken bedenini hırçın-î güzelliğinin akasya kokulu yeşil bahçelerinde sorgulara doluyorum, sevdaya tutarsız ve saf kalışlarını. Ansızın şiirlerim kesince yolunu, karanlık yollarda inançların sorgulara tutulur ve bir çığlık düşer yakamoz ışıltılı denizlerinin üzerine.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman