Gözlerin namlu degil
Gözlerin nemli...
Biraz zaman ağladık yaşama
Nasıl da tutunmuştuk suyun kanayan tehlikesiz
Ve kâğıttan yapılma apaydınlık saçlarına
Hangi yeşil hangi orman
Çığlık çığlığa fışkıran
Boy atmış ezgisel fidan
Bu vahşi, bu sus, bu ağrımdaki dudaklar
Gecenin üstünde köprü kuran
Güvercin korkular
Güller güller ve güller
usulca nefes alırken yahut uyurken kırmızıyla
Çağır bizi
Bir ceylanın yayında esneyen oku çağırdığı gibi
Ekmeğin kömürü
Toprağın ölüyü
Temiz havanın yangınları çağırdığı gibi..
Niye bölüyorsun neden bölüp duruyorsun kırk yıllık yarı çıplak uykumu
Erbaine leyleten
Erbaine leyleten
Birlikte ölelim madem şurada küstüm yatak
Ellerimiz kendi yalnızlığında titrerken
Yabansı mecnun ıssız leyla
Kırgın bir Tanrı gibi put çamurunda
Lekesiz hüzün katıksız saf ağrı
İçimize tanıdık çok tanıdık
Orta vadinin sol çıkmazında
Gidelim toprağın karnına doğru
Boynumuzdan akmayınca hiçbir vebal
ılık ılık hatta ne muhteşem seriliş güneş de soğudu
İmkân mi ihmal ne şu
Kavuşmanın kovuğunda..
Bakire kadınlar güzel çocuklar doğurduğunda
Suya ağlayalım yine
Yüzüp giden akıp yiten hikmetine kavuşan sonra
Miskin dokunuşlar pencerede
Yağmanın işvesinde
Gazete kâğıdından daha sapkın
Kireç tutmuş yaşam hissiyatı
Yeşermiş olan neyin eli
Ay bahçesinden fırlayıp giden romantizm
Alo buyurun ! Burası kelebek ölümleri..
Ah nasıl da yanmadık biz
Bir suyun akdinde..
Gözlerimiz namlu degil
Gözlerimiz nemli de mi şükrü..
Kayıt Tarihi : 20.4.2024 01:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ve şiirdi…
TÜM YORUMLAR (1)