Uzun adam,
Yattığın toprak sıcak mıdır bilemem,
Ama burada soğuk esiyor rüzgarlar hala.
Karlı yollarda pusular...
Aşmıştın oysa sen en karlısını yolların,
Vuruldun bir hainin ellerinden,
Zemherinin düştüğü zamanda,
Güneş olurken yeryüzüne.
Ve Hızırla İlyas'ın vuslatında bıraktın gözlerini.
Onlar da utandı o şafakta,
Buluşmadılar bir daha.
Bense çocukluğumu büyüttüm gözlerinde
Yosun kokulu gözlerin...
Bazen küçük bir balık olup yittiğim gözlerin...
Şimdi gözlerinin yaşındayım
Sen siyah-beyaz karelere sığınırken.
Yaşamak yorar ya bazen insanı,
Uzun ve yüreği büyük adam,
Ben de yoruldum koşmaktan peşin sıra,
Başka denizler var mıdır diye aramaktan.
Sevdim ardından yeşilin hakisini,
Postalın kabasını,
Kemanın ağlağını.
Şimdi ne zaman bir keman sesi duysam hüzünlü
Kalemime dolanır gözlerin...
Sürgün bir yürekti aslında seninkisi
Güneşin doğduğu yerden,
Yağmurlar ülkesine.
O yüzden belki de hem lirik oldu yüreğin,
Hem de asiye sevdalı.
Göçtüğün yaştasın hala,
Tarihin kara sayfalarına
Bir benek olarak düşerken...
Nihal Bıkım.
Kayıt Tarihi : 1.3.2015 11:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!