Sayım hocam, kıymetli doktorum,
Sarı nokta derler bir illete tutuldum,
Yaşlı da sayılmam, daha ellisindeyim…
Yıldan yıla bozulup, sönecekmiş gözlerim!
Oysa daha görmediğim nice yerler var,
Yaşanmamış, yarım kalmış sevdalar…
Ben dertli şarkılarla büyüdüm hocam;
“İki gözüm iki çeşme, yanaklarım ıslanır”
Dinledikçe ağlardım sevdama ve kaderime…
O günlerden mi miras bu, aşktan mı, kederden mi?
Kiminiz “dermanı yok, olana şükret” diyor,
Kiminiz “foto dinamik tedavi var ya, pahalı”…
Ne garip bir dünya bu; diz boyuyken yoksulluk,
kimini para kör ediyor, kimini parasızlık…
Çocuklar için babalar hep büyüktür ya,
Benim babamın gözleri küçüktü hocam,
Hele gülünce, iyice kısılır kaybolurdu…
Biz büyüdükçe gözleri büyüdü babamın,
Her yıl yeni bir gözlükle daha da büyüdü…
Ama ışıltısı, sevecenliği hiç değişmedi,
Ta ki ecel göz nurunu çalana kadar…
Babam ölünce, anama bir haller oldu,
Sanki onunla kaybetti gözlerinin ferini…
Perde indi gözlerine; doktor katarakt dedi,
Dünya gözüyle görmek için bizlerin mürvetini
Dile gelmez endişelerle ameliyata gitti…
Bir zaman iyi gördü, sonra bir şeyler oldu;
“Sinek uçuşması-ışık çakması” derken,
Yeni bir teşhis kondu “retinada dekolman”…
Yine göründü ona “korkulu ameliyathane yolu”…
Şimdi “buna da şükür, bu kadar görme yeter” diyor
Diğer gözde katarakt olsa da ameliyat istemiyor..
“Hiç değilse yakını iyi görüyorum” diyor…
Olmaz zorluklara yıllarca katlanmış olsa da,
Bir çocuk gibi ameliyattan korkuyor…
Abim dünya tatlısıdır “kafası hoş olunca”
Ama yanında durulmaz “sigortası atınca”.
Dediğim dediktir; hep haklı olmak zorunda…
Bir gün bakar televizyona; garip bir yamulma…
“Bu bozulmuş, eğri gösteriyor” der inatla…
“Normal, her zamanki gibi” demek boşuna…
Tamirci de normal der ya, alır parayı; “muayene”
Sonunda ikna olur; “kusur belki kendinde”…
Meğer su toplanmış retina merkezinde…
O gün bu gündür abimin şüpheciliği arttı;
Bazı şeylere “gözüyle görse de” inanmaz oldu…
Bir dayımız vardı yıllar önce,
Gülünce gözlerinin içi gülerdi…
Umutla dolardık onu görünce…
Otuzunda gece görmesini kaybetti önce
Altmışına varmadan gündüz görmesini de…
Işıltısız, boş boş bakar oldu hayata…
Fakültede analizler yaptılar aylarca;
ERG, EOG, GA, FFA -hepsi bozukmuş…
Retinitis pigmentoza diye bir teşhis konmuş,
Derdi çokmuş bu illetin, dermanı yokmuş…
O gözleriyle konuşurdu, severdi, yaşardı,
Bu yüzden olsa gerek, çok yaşayamadı,
Bir kış günü, gözlerini hayata da kapadı…
Halamın gözlerine kara su mu ne inmiş,
Yolda yürürken sağa sola çarparmış.
Dikkatsiz diye geçiştirmişler köyde,
Ne zaman ki gözleri görmez olmuş
Şehre, doktora varmışlar “aman bir çare”
Göz tansiyonu çıkmış, yıkılmış biçare…
İşi gücü bırakıp, tarlayı toprağı satıp,
İlaç, lazer, ameliyat, denemişler her şeyi
Lakin giden ışık hiç dönmemiş geri…
Ne zaman görsem onu, boşluğu deler bakışı
“Sinirden değil” der, “benim aklım başımda”
“Üzüntüden hepsi, ağlaya ağlaya oldu”…
Yeğenim şaşı Bediş ne şirin bir çocuktu,
Şaşılık sadece sevimliliğini çoğaltıyordu.
Ailesi aldırmadı, bebeklikte olur diye…
Bir gün de kireç kaçmasın mı gözüne!
Koşa koşa götürdüler doktora ya, nafile,
Bir göz kireç yanığından görmüyordu artık
Diğeri yıllar süren şaşılıktan-tembellikten…
Şaşı Bediş oldu size “kara bahtlı” kör Bediş…
Ne kara bahtı Bediş, hepsi kara cehaletten…
Artık o hayat dolu gözleri görmeye yaramıyor…
Sadece ve sadece ağlamaya yarıyor...
Emmoğlunu hayal mayal hatırlıyorum;
Şişe dibi gibi komik bir gözlüğü vardı,
İri gözleri iyice küçülürdü camın ardında,
Çocuktuk, gülerdik “dört göz-miyop” diye,
Bilmezdik, biz güldükçe o ağlarmış gizlice …
Yıllar sonra ameliyat olduğunu duyduk,
Göz içinden mercek mi ne çıkarmışlar,
Artık başı dik gözler ufukta yürüyormuş,
Gözlükten de, içe kapanmaktan da kurtulmuş.
Komşumuz Hatçe teyze, ne bahtsız bir kadındı…
Romatizma kalbine vurdu, şeker gözlerine…
Üstüne üstlük bir de koca dayağı –her yerine..
Bir gün duyduk göz içine kanama olmuş,
Şekerden mi-dayaktan mı bilinmez-görmez olmuş…
Ameliyat-lazer her şey yapıldı ya nafile,
Puslu bir görme kaldı elinde, bir de enfarktlı yürek.
Kısacası doktorum, bizde dert diz boyu,
Hastadan, hastalıktan bol bir şeyimiz yoktur
Ocağınıza düşeriz olur olmaz, derman umarız,
Verirsiniz, ellerinize gözlerinize sağlık,
Gönlünüz aydınlık, gözünüz keskin olsun
Ki gözlerimize şifa verebilesiniz…
Sizden beklediğimiz biraz ışık… biraz da ilgi…
Sekreteriniz değil siz deyin derdimiz ne, dermanı nice…
Anlayarak bizim ne kadar korktuğumuzu
Kör olmaktan da ameliyattan da…
“Hocam” diyoruz size, genç olsanız da bizden
Sizin de hocalarınız var, bilge ve tecrübeli
Hocalarınıza danışmaktan çekinmeden
Çare arayın bize, kardeşten ayrı saymadan…
Elinizden geleni yapıp sonuç alamadığınızda,
Endişelenmeyin, anlarız, yadırgamayız sizi.
Çünkü biz de biliyoruz artık, işiniz çok zor;
Fındık kadar gözde dünya kadar hastalık…
Kimi atadan miras, kimi cehaletten, kimi hayattan…
Sizden miras olmasın da, kalanı baş-göz üstüne.
Başına gelen bilir, ne yamandır bakar kör olmak…
Görüntülerin ve ışığın her gün biraz daha azalması…
“Yarın gün ışığını görebilecek miyim” korkusuyla
Uykuya dalmak ya da ameliyat beklemek…
Bir daha görmeyecekmiş gibi bakmak sevdiğinize
Olur olmaz ağlamak yalnız kaldığınızda…
Zamanınız olsa da, salt muayene edip yollamasanız
Dinleseniz bizi, her gözümüz dile gelir, öykü olur,
Şarkı olur, şiir olur, ağıt olur -ki yüreğinize değer…
O zaman kavrarsınız; görmek yaşamak demektir,
Hele ki tek gözse gören, savunmasız bir bebektir;
Daha çok anlarsınız ki; onu kurtarmak, ibadettir.
“Bazen mutlu bir anı görmek
Bir asır ömre bedeldir”-bilirsiniz.
Bunun umududur en çok yaşatan insanı
Bir sevda, bir şiir, bir şarkı gibi;
“Görecek günler var daha,
Aldırma gönül aldırma”.
Kayıt Tarihi : 23.4.2017 23:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!