Görünüşte Haz. Adem ile Haz. Havva'nın yasak meyveyi yemesi ve İblis'in kibri yüzünden ciddi bir serüvenin başlaması vardır. Şer ve zulmün olmadığı bir mekandan her türlü habisin bulunduğu bir mekana düşüşün, Haz. Adem'in sonsuz bir evrende tevbesine mahsup kalması, Kabil'in cinayeti, Haz. Şit'in doğumu... Gerçekte ise cennet penceresinden cemale, dünya penceresinden celale muhatap bir yaşam oluşmuştur. Dünyasız bir cennet ile cennetsiz bir dünyanın ne olduğunu en iyi bilen kişi olan Haz. Adem ve Hz. Havva parçalanarak doğrulamanın en güzel örneğini gösteriyorlar. Cennet ve dünya arasındaki zıtlık, görünüş ile gerçeklik arasındaki zıtlıkla örtüşüyor. İdrak zıtlıklar üzerine dizayn edildiği için zıtlık ne kadar net ise idrak de o kadar saydam ve berrak oluyor. Zıtlıkları okuma sanatkarı olan Adem ile Havva bütün kavram ve uygulama zıtlıklarını birebir tadarak yaşamışlardır. Aydınlık bir zamandan karanlık bir zamana sürgün edilişleri, yakınken uzaklaşmaları, günahtan sonra tevbenin kabul edilmesi ile taçlanmıştır. Bu kıssa her esma-i ilahi gibi bize Allah'ın Baid ve Karib isimlerinin tecellisinin en güzel örneği oluyor. O hem yakın hem uzaktır. Günah işlerken Baid, tevbe ederken Karib ismine yakınlaşırız. Ademin genetiği olarak ilk etapta kavramakta zorlandığımız olayları Ademin çözüm yollarını uygulamakta bulmalıyız kendimizi. Görünüşteki düşüş, gerçekteki tevbe halini almalı.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim