Bir dur..., yavaşla! Evet sana söylüyorum.
Gözlerini kapat ve derin bir nefes al, hisset ciğerlerine soluduğun havayı.
Sonra aç gözlerini, çevrene bak, gökyüzüne çevir başını, seyret...
Gözlerin açıkken ne kadar da kolay değil mi bakmak?
Rengarenk çiçekler, mavi, yeşil, güneşin ısıtan ışıkları...
Baktığın her yerde ve her şeyde ayrı bir renk, ayrı bir güzellik var,
ayrı bir destan anlatıyorlar sanki sana.
Ama farkında mısın?
Sen yalnız bakıyorsun.
Görebiliyor musun tüm bu güzellikleri?
Hiç görmeyi denedin mi?
Görmüyorsun biliyorum...
Gözlerin kapalıyken içinde karanlıktan başka ne var?
Hiç..., değil mi?
Simsiyah bir karanlık ve kocaman bir hiç.
Yanılıyorsun...
asıl görmen gereken ne varsa o karanlığın ardında.
Belki farkında değilsin bunun, belki de farkında olmak istemiyorsun,
belki de o karanligin ardında karşılaşacaklarından korkuyorsun.
O karanlık perdesini yırtmak senin elinde,
ha cesaret... elini uzat ve arala o perdeyi, korkma..
Yabancı değilsin aslında orada karşılaşacaklarına.
İçini ürpertebilir belki ilk gördüklerin veya hissettiklerin,
sakladığın bir gizli kutu var orada, sakladığın özlemlerin,
bastırdığın duyguların ve isteklerin var,
unutmaya çalıştığın acılar var belki de,
belki de solmaya yüz tutmuş umutların.
Neden onları görmek istemiyorsun ki,
onları en kuytu köşelerde gizliyorsun,
kimden korkuyorsun, gizlemen niye?
Başkalarının hayatlarını yaşamak zorunda olduğundan mı
kendini gizleme isteği, sevdiklerini incitebileceğinden mi korkuyorsun,
onların isteklerine uymadığın zamanlar, seni sevmiyeceklerini mi düşünüyorsun...? Seni sevenler böyle bencil olmamalı, seni,
senin onları sevdiğin kadar sevebilmeli ve yeri gelince
senin kadar fedakar olabilmeliler, öyle değil mi?
Kendini saklamayı başarırsın yıllar boyunca,
hatta içinde bir gizli BEN bulunduğunu dahi unutabilirsin,
ama o seni asla unutmaz...
Belki baştan sana küser, sesini çıkarmaz ve herşeyi oluruna bırakır,
belki bir gün, belki yakında... diye bekler.
Günler aylar ve seneler geçer, içindeki SEN kıpırdamaya başlar,
kıpırdadıkça içindeki küllenmiş ateşler yeniden alevlenmeye,
kor olmaya başlar, fırtınalar esmeye başlamıştır içinde.
İçindeki çatışmayı izlersin sadece ve neye uğradığını anlıyamazsın,
nasıl davranacağını da bilemezsin,
müthiş bir acı saplanır yüreğine
ve kendini bir yerlerde unuttuğunu farkedersin o an...
İçindeki sen kendi varlığını sana gösterdiği an beyninden vurulmuşa dönersin, kurduğun yapay dünyan başına yıkılır, pişmanlık duyarsın
ve kendini kendinden gizlemenin ne kadar büyük bir yalnış olduğunu anlarsın.
Yıllarını yaşamamışsındır, yılların boşuna geçmiştir, kendini kandırmışsındır
ve bu da içini sızlatır...
Tüm pişmanlıklara rağmen şanslısındır bir bakıma...
Görmenin ne demek olduğunu anlamadan,
bir ömrü gözü kapalı geçirmekte vardı, öyle değil mi?
(15 Aralik, 2003)
Mine GülKayıt Tarihi : 6.4.2004 01:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sen yanliz bakiyorsun.
Görebiliyor musun tüm bu güzellikleri?
Hic görmeyi denedin mi?
Görmüyorsun biliyorum...
Gözlerin kapaliyken icinde karanliktan baska ne var?
Hic,degilmi? Simsiyah bir karanlik ve kocaman bir hic. ))Aslinda hayatta o kadar cok sey varki icimizdeki korkuyu yenebilsek cok harika kalemine ve yüregine saglik
TÜM YORUMLAR (3)