Görmek her geçen saniye,
İmkânsız bir iş halini alıyor.
Yanağımdan süzülen gözyaşları
Canice düşmana atılmış mermiler gibi
Keskin, kanlı, acı izler bırakıyor.
Narin ama hırçın bir gül dikeni gibi
Ta ruhumun derinliklerine, gizlerine batıyor.
Batıyor, çok batıyor.
Ne kimse duyuyor beni
Ne kimse görüyor.
Tanrı'nın su damlaları
Akın akın boşalıyor üzerime.
Cam kesiği gibi, kesiyor zalimce.
Ruhumun, vücudumun her bir yanını.
Tedavi edilemez yaralar, ip ile dikilemez boşluklar.
Gözyaşlarımı kimse görmediği gibi,
Yaralarımı da kimsecikler görmüyor.
Çocuklar beni, nahoş vaziyetimi görünce korkuyor.
Bulutlar misali, kaçışıyor dağılıyor.
Gözyaşlarım da usul usul
Bir çocuk gibi,
Gökyüzüne, yağmur damlalarının dansına
Karışıyor.
Neresi olduğunu bilmediğim bir yerde
Hayal ve gerçek arasında bir şekilde
Ruhum çekiliyor, bir girdabın içerisine.
Niçin böyle ağlıyorum?
Niçin durmaksızın süzülüyor gözyaşlarım?
Oysa ki yavaş yavaş yitiriyorum duyguların kabiliyetini
Felçli bir hastanın çırpınışlarını andırırcasına,
Hissetmiyorum, hissedemiyorum hiç birşeyi.
Uyku ve uyanıklık arasında bir halde
Kendimin bile inanmadığı yalanları
Toz pembe masalları, uçuk kaçık rüyaları,
Anlatıyorum insanlara...
Sonra bakıyorum onlara,
Hep aynı o yüzler, hep aynı o suratlar.
Neden böyle asıklar?
Belki ruhu vücudundan taşmış olanlar,
Onlar beni anlarlar.
Bir babanın öfkesiyle bağırıyor Mernus.
Uyandırma, uyandırmakta olanı!
Bin yıldır uyuyan bir milletin şah damarını.
Anlatamıyorsun belli ki derdini
Anlamayacaklar da elbette seni.
Bundan tezi yoktur,
Çekmeli şu yaşam prangasını üstümden!
Kayıt Tarihi : 2.6.2024 10:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Önder Karaçay
TÜM YORUMLAR (1)