Gönül Sohbetleri (14)

Derinlere dalma ey deli gönül,
Aklın zayedersin Mecnunlar gibi,
Ömrünü geçirdin sevda yolunda,
Şimdi kafestesin bezginler gibi…

Hercai günleri tez bitirdin tez,
Koşamıyorsun bak, kalmadı nefes,
Ne saz akort tuttu, ne şakıdı ses,
Kaç savaş kaybettin bozgunlar gibi…

Hadi gençlik dedin, deliydin, toydun,
Paslı bir kılıçtın, kınından soydum,
Yaş kemale erdi, ne hale koydun,
Hala başımdasın kuzgunlar gibi…

Dost deyip aldandın yüze gülene,
Ah bile etmedin hakkın çalana,
Şükret şimdi haydi bize kalana,
Bitmeyen hırsını dizginler gibi…

Ya halis bir yol bul, ya öğüdüm tut,
Mahşere mi kalsın ettiğin umut,
Can yoldaşın tanı, gerisin unut,
Sonra boynun bükme üzgünler gibi…

Ne sırlar gizlidir gönül yurdunda,
İzler bırakan ol yolun ardında,
Baharlar tükendi, kışa vardın da,
Hala hovardasın azgınlar gibi…

Gönül sana sözüm, minnetin yok mu?
Aslını bilmezim, milletin yok mu?
Beni eğlemeye biletin yok mu?
Ne sitem edersin kızgınlar gibi…

Muradım gönül bu ota da konar,
Salkım söğüt neyse, duta da konar,
Uyanık geçinir, aptala kanar,
Hızla geçen ömrü dizginler gibi…

Fazla şımartırsan hükmeder sana,
Başını önüne bükme der sana,
Fikrim neylesin ki bu şarlatana,
Görünüşü melek, öz cinler gibi…

Para pula itibarı yoksa da,
Çilesi çekilmez, derdi çoksa da,
Burnumuzu her belaya soksa da,
Kanarız ne çare söz dinler gibi…

Murat Nail Güney 21 Eylül 2009 İstanbul