Alıp başını gittin
hüzün veren hazan yellerince
hasret kokulu gidişler bırakarak ardında
bir hasret ateşi düştü ki yüreğime
külden ateş, ateşten alev, alevden kor oldu
tutuştu yandı gönül ağacım
yaprağıma sarı acılar üşüştü
gelincikler gibi büküldü boynum
ardından
kuşları ürkütülmüş bir dal gibi kaldım
solmuş bir güz bahçesi kalbim şimdi
acılarıma tipi, saçlarıma kar düştü
yüreğime efkar, feryadıma zar düştü
kırıldı dalları gönül ağacımın bir bir
yapraklarıma sarı sonbahar düştü
ırmak olup çağladım
rüzgar olup estim çığlık çığlığa
hüznün sarı yaprakları düştü kalbime
duydu herkes feryadımı bir sen duymadın
bir sen duymadın Leylim
gidişin kalbime düşmüş güz yaprağıydı
gidişin kar üstünde bir damla gözyaşı
gidişin tuz bastırılmış ayrılık acısı
gidişin dinmeyen gönül iniltisi
gidişin Nijmegen sokaklarında hüzün sisi
gittin, ardından suların sesi, rüzgarın nefesi
baharın neşesi, yaşama hevesi de gitti
kimselere anlatamadım içimdeki uçurumu
kimseler dinlemedi beni, kimse anlamadı
gittin, baharı, yazı, kışı unuttum
yaşamayı unuttum
bir sen kaldın unutmadığım
bir sarı sabır
bir de kanayan, kapanmayan bu yara yüreğimde
yoksun işte; kahretsin
ellerin yok, gözlerin yok, gülüşün yok, üşüyorum
bil ki,
aşkını dağlayıp yüreğime kazımışım
adını aldığım nefesime yazmışım
Ve şimdi ben
Ve şimdi ben
baharımda karakışta kalmışım
hayallerimi yakıyorum her üşüdüğümde
son çaremdir diye sığınıp anılara avunsamda;
dinmiyor bu gönül iniltisi leylim…
.
Nuri CanKayıt Tarihi : 28.11.2005 22:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!