Gönül Gezintisi Şiiri - Abdurrahman Özdemir

Abdurrahman Özdemir
111

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Gönül Gezintisi

Bugün Ramazan Bayramı arifesi
28 Ocak 1998 Çarşamba, saat:23.30
Bu akşam, diğer akşamlardan farklı değil.
Evimizde normal yaşantımızdayız.
Önce kızım, sonra eşim uyudu.
Bense oturuyorum ve düşünüyorum,
Çoğu akşam olduğu gibi.
Hiç bir heyecanı olmadı evimizde,
Yarının bayram olmasının.
Kimbilir, belki de ben hissetmedim.
Çocukken böyle miydi?
Acaba çocuğum hissedebiliyor muydu,
Benim, çocukken hissettiklerimi?
Zannetmiyorum, hem de hiç.
Peki, ne günahı vardı onun.
O niçin tadamıyordu,
Benim çocukken hissettiğim duyguları?
Yaşamasını isterdim o heyecanı.
Çünkü, gerçekten çok güzeldi.

Sorguladım nedenini kendi kendime.
Biz büyüklerin de günahı vardı bunda.
Çocukken böyle mi girilirdi bayrama?
Bütün bir ramazan,
Bayram hazırlığı içinde geçerdi evimizde.
O heyecana kapılmamak mümkün mü?

Daha ramazana girmeden yufkalar açılırdı.
Sokağın bütün kadınları,
Bir araya gelerek yaparlardı bunu.
Yani, imece usulüyle,
Sırayla, her bir eve.
Biz çocuklar da otlanırdık onlardan,
Daha yufkalar pişerken.
Analarımız, teyzelerimiz,
Bize yağlarlardı bi de o yufkaları.
Ne tatlı olurdu onları sokakta yemek.
Sıcacık, yağlı yağlı, tüte tüte.

İftarlar ise bir başka güzel olurdu.
Evin her odasına sofra kurulurdu.
Oldukça kalabalık olurdu sofralar,
Âdeta şenlik gibi.

Misafire farklı bir rağbet vardı eskiden.
Biz çocuklar, misafir sofrasına oturtulmazdık.
Sofrada ya ayıp edersek misafire..!
Âdet, gelenek böyleydi.
Börekler ve baklavalar da tepsiyle giderdi
Misafir sofralarına,
Hiç bozulmadan hem de.
Bu da bir başka âdetti o zamanlar.
Misafire hürmetin bir göstergesi.
Tepside kalanları yerdik biz çocuklar.

Tahminen altı - yedi yaşlarındayım.
Evimizde iftar olduğu bir akşam,
Yine çocuk sofrası mutfaktaydı.
Bütün tepsiler de orada, börekler - baklavalar.
Ama elimizi bile süremiyoruz.
Çünkü, misafirlere tepsiler bozulmadan gidecek.
Canım da bir baklava istiyor o akşam, deme gitsin.
Sıra tatlılara geldi,
Ve tepsiler gitti, büyüklerin sofralarına.
Mutlaka artar, çünkü hep artmıştır.
Ama, ya artmazsa, olur ya.
Mutlaka baklava yemeliydim o akşam.
Mutfağın kapısından bağırdım odalara doğru...
“Tatlının hepsini yemeyiiiiiiiiiiin” diye.
O akşam hem tokat, hem de baklava yedim.
İkisini bir arada, ilk ve son defa orada tattım.

Yemek faslından sonra,
Erkekler cemaatle akşam namazı kılardı evde.
Biz de onlarla birlikte, en arka safta.
Sonra camiye gidilirdi, teravih namazı için.
Tabi ki biz çocuklar da.
Elbette, yine en arka saflarda.
Camide yüzden fazla çocuk kesin olurdu.
Arkada bir kaç saf bize aitti.
Ne eğlenceliydi o namazlar.
Konuşmalar, fıkırdaşmalar, gülüşmeler,
Secdede ayaklara iğne batırmalar,
Ne ararsan vardı bizde.
Büyüklerimiz pek ses çıkarmazlardı
Bizim yaptıklarımıza.
Zannederim camiden soğutmamak içindi.

Sahur yemeklerinin güzelliği de bir başkaydı.
Ailemiz on kişi kadardı.
Börekler, yemekler vs.,
O kalabalıkta nasıl yenilirdi.
Her sahur yemeğinde böreğimiz olurdu,
Tabi ki yanında hoşafımız da.
Sahi, davulcumuzu görürdük her gece
O da sokağımızın bireyi gibiydi artık.

Anlatmakla bitmez bu güzellikler.

Eskiden, şimdiye göre daha fakir olmanın
Yarattığı heyecan da vardı galiba bayramlarda.
Biz çocuklara, yeni giysiler alınırdı bayram için.
Giyecek yeni bir giysimiz olmadığından.
Bir kazak, bir pantolon ve bir lastik ayakkabı.
Böyleydi o zamanlar.
Ve biz onları koynumuza alarak yatardık o gece.

Bayram sabahının sevinci ise bir başkaydı.
Babamız bayram namazındayken kalkar,
Çakı gibi giyinirdik.
Onun camiden gelmesini beklerdik dört gözle.
Çünkü bayram, babam eve gelince başlardı.
Hepimiz sırayla elini öper, bayramlaşırdık.
Elbette annem de öperdi babamın elini.
Gelenek böyleymiş.
Ve harçlıklarımızı alır, cebimize koyardık.

Komşuları da kapı kapı gezer el öperdik
Biz çocuklar.
Kimisi para, kimisi şeker verirdi.
Ezberlemiştik artık kimin ne verdiğini.
Biz de para verenlere giderdik öncelikle.
Cebimiz demir paralarla dolardı.
On-yirmi beş kuruşluklarla.
Ne çok sevinirdik.
İstediğin her şeyi al.
Çünkü bayram haricinde
Böylesine bol paramız olmazdı bizim.

Çocuğum, benim çocukken hissettiklerimi
Elbette hissedemezdi.
Çünkü, benim çocukken yaşadıklarımı
O yaşayamıyordu, yaşayamazdı da.
Ne o kalabalıkları bulabilirdi,
Sevgi, saygı ve coşku dolu;
Ne o gelenek görenekleri
Ve ne de görmesini asla istemediğim
O yoksulluğu.

29.1.1998 – Perşembe – Saat: 01.00

Abdurrahman Özdemir
Kayıt Tarihi : 6.12.2006 19:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İlhan Akbulut
    İlhan Akbulut

    Geçmişte kalan bu güzel duyguları cocuklarımıza yaşatamanın suçluları biziz galiba. Bayramı genelde tatil olarak düşünüyoruz. Beni geçmişe götürdün ve duygulandırdın. Teşekkür ederim.
    Kedibatmaz

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Abdurrahman Özdemir