Çok Yabancı Dil Bilirmiş Giden
-Kaç dilde bana ağıtlar yaktın, kaç dilde bensizliği yabancı dile çevirdin.
Oysa bizce dışında bir dil bilmeyen gönül filoluluğuyum. Yalnız bizceyi
Konuştum durdum sensiz her yerde, her yarde.
-Gözlerimin sözsüz dili bile bizce.Damlalarım bile bizce okur.
Gerçeğin sadık aynasında mutlakları unutmadan öznel sevdaya aktım.
Çok tehlikeli yokuşları taşındı nefsimin son katındaki deniz ve sen manzaralı kata.
-Nefsime yeniklerin keyfinde çakırkeyfimin kahyası haz kahvesi yaptı.
İçimdeki hoşluk bir perinin ojeli telvesinden içti geceyi.
Bir erkek daha yazgısının ortasında yenildi karartılmış yazgısına.İhanetlerin dilini tercüme edemedi gerçeklik.
-Bir gün’aha batırıldı sinem.
Güzellik, zarafet, mutluluk egonun tavanında pişti.Sahte içsel kimliğe büründü yaşanırlık.
Oysa,fedakârlık, tolerans, özveri ve uyum aşkı ve sevgiyi dengede tutan içle dışı barıştıran öznel yaşamın formülünü veren değerler var.
Bense egomun sakarlığına uğradım. Teslimiyetin akışına sel oldum bir el güzeliyle.
Ya da pişmemiş hamlıkların vardı.Ya da acizlerin tiyatrosunda rolüm vardı. Daha doğrusu bu yanlışı savunacak tek sözcüğüm yok Şehrinaz.
-Her gün, bir şeyi bırakmaktır tecrübe.
Hecede kalanları taşıdım bana ait olmayan cümlelerin içine.İçimde sen varken iç içe cümlelerin yüklemi olan bir güzele özne oldum.
-Önce cümle çeşitlerinden, sonra dilinden, sevda kitabın özür dileyerek başladım sıfatının ismi olarak yaşamaya.
-Sileceğim piramitlerin gizemlerini.Benim gizemlerimden daha içsel gizem var mı.
Kıtaları ve yüzleri atlatıp okyanusa, senli düşlerin iklimine gidip paklara dalga misafiri olacağım.Köpük köpük pişmanlığım yıkanacak.
Sileceğim geçmişin birikmiş kirlerini.Egolarıma döşenmiş mayınlı hisleri temizleyeceğim.
Tarihin aşk aynasında sana akacağım.Bilge bakışlarla.
Ki insanlar artık insanlığı taşımakta zorlanıyor.
Oysa taşınmaz en büyük mülkümüz insanlıkken, ölüm gibi yaşatmak reva mı Şehrinaz.
Şimdi
Sevdiğim...
Yağmur...
Yağmurun küçük gözlerinden akan damlaların …
-Yüreği delinmiş bir hayatın nadaslarına baktım.
Yine yağmur üstünde uslanıyor vebalim.
Islanmıştım.
-Gözyaşların kuruttu. Çelişkinin zirvesine attı.
Öyle güzel bir yüreğin damlaları kurutur vicdanını, kaç biraz.
O damlanın hüzünlü şarkısıydı senden akanlar.
Bak yine yağmur, yine damla arası seni özlemek.
Oysa uzun yollardan ancak kedime geldim.
-Duruldum.
-Duruşumu ütüledi gerçeğin adılı.
-Süzüldüm sevgi eleğinden. Yaşamak kadar, kaderi bir keder iliklendim.
*Arındım.
Hayallerimin toprağını ektim, sen yeşerdi, sen filizi ben’e ulandı.İç kafiyelerimin sözcüklerinde durdum.
-Ahşap yüreğimi eşeleyen hazları ilaçladım, boyattım eskiyi.
Şimdi kendim kadar,senin kadar kaderli bir yolun solundayım.
Kırılmış ve yorgun nefislerin hevesinde kırıldım sana.
Neden beni anlamıyorsun.
Bir yağmur damlası, bir ışık gölgesi kadar ışık kalır .
-Yağmur damlası insan yüzüne aşk gibi iner,incitmez ki.Beni de öyle san içine yağışım öyle Şehrinaz.
Bir âhla düşlerime dolanma. Sarıl, sosyal algılarımın yeşil sarmaşıklarına.
Tutunsam dillerine , giden sevgili çok dil bilirmiş, dilinde hep yabancı sözcükler olurmuş.
-Çünkü sevdiği artık yabancı olduğundan hep yabancı sözcükler kullanır onun için.
Çünkü sen güzelliğin, güzel yaşamanın gülüsün.Sen gül şehrisin.Sen gül kokunla yönettin ruhumun kokusunu,bu yüzden sendeyim Şehrinaz.
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 7.8.2012 23:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!