Gönül Dergâhında Sema
Ney’ in eksik notalarındaydın. Gülün yaprağına dahi hareket ettirmeyen sessiz nefesinle ruhumda fırtınalar kopartıyordun. Duygularım alabora olup derinliklere gömülmek yerine, kurtulmak için son feryadımı savuruyordum, duymayan kulaklarına…
Devrik cümlelerin anlamlaştırdığı yazıtlar gibiydin. Gözlerim boşlukta resminle muhabbetteyken yüreğim sevdanın bestesini yapıyordu. Nefesimle dokunuyordum tenine. Yüreğime ürkütücü bir serinlik bırakıyordun. Şaşırmadan, korkmadan, ellerine bırakıyordum kendimi yürek sunağındaki kan göletleri içine.
Gecenin en derin ve huzurlu bahçesinde senin kollarında kaybolmak istedim. Bedenimi, aklımı, yüreğimi ellerine veriyorum. Çöken akşamların kızıllığında benliğimi sar diye. Seninleyken ölmeden ölümün huzurunu yaşıyorum bütün acılardan arınmış olarak…
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim