GÖNÜL BİRLİĞİMİZ
Tarih boyunca milli varlığımızın oluşması ve onun bekası, gelişip kökleşmesi, dallanıp budaklanması, zor ve dar günlerimizde bizim sahili selamete çıkmamıza vesile olan moral motivasyonumzun, snarijimizin ana kaynağı her zaman gönül birliğimiz olmuştur. Bu gönül birliğimizin içinde; asırlarca bu topraklar üzerinde bizimle yaşamış, ihanet sapıklığına düşmemiş, Türk Milletiyle gülmüş, Türk Milletiyle ağlamış, tasada, kıvançta bir ve beraber olmuş, kısaca al bayrağımızın altında yaşamayı hak etmiş herkes mevcuttur.
Gönül birliğimizi yaşatan, güçlendiren, geliştiren, besleyen ve destekleyen ana değerler ve ana damarlar vardır. Bunların da en başta geleni, vatan birliği, bayrak ve devlet birliğidir. Bir toprak parçası kendiliğinden vatan olma özelliği kazanamadığı gibi, bir bez parçası da kendiliğinden bayrak olma özelliği kazanamaz. Bu değerlerin ortaya çıkmasının altında da ortak bir çaba ve ortak bir kazanım, büyük ve güçlü bir gönül birliğimiz yatmaktadır.
Dolaysıyla bu topraklarda yaşayan, her bir vatandaşımız, kanaat önderi, yazarı çizeri, düşünürü, özellikle de siyasetçisi ve idarecisi, ülkemizin olmazsa olmazı olan gönül birliğimizin yaşatılması ve bekası hususunda büyük bir hassasiyet ve dikkat göstermesi gerekirken maalesef bu duyarlılığın gerektiği gibi ortada olmadığını görmek güç olmasa gerek. Cumhuriyet tarihi boyunca bu ihmallerin ve dikkatsizliklerin bazen kasta varan söylem ve davranışların sayısı ve örneği pek çoktur. Yıllarca sağcılık ve solculuk, ilericilik ve gericilik, laik ve antilaiklik, örtülü ve örtüsüz görüş ve davranışlarıyla gönül birliğimiz hep zarar gördü ve zedelendi. Pek çok vatandaşımız bu hususlarda büyük zararlar gördü, incindi ve incitildi. Bunları yapanlar kötülükten başka ne elde ettiler bilemiyorum. Şu içinde bulunduğumuz bu günlerdeki gergin siyasi atmosferde, en uzaktan en yakına yine toplum alabildiğince gerilmiş bir vaziyette olduğu anlaşılıyor. Halkımızın bir kısmının aşırı politize edilmesi sebebiyle hoş görüsü kalmamış, kimyası bozulmuş psikolojik travmalar geçirmiş gibi bir vaziyet arz ediyor.
Birtakım insanlar bir yerlere yaranma adına medyadan veya sosyal medyadaki siyasi yalan ve yanlışları kabullenerek, hiç düşünmeden hattini aşmış paylaşımları paylaşmak suretiyle toplumsal gerginliğe ve kutuplaşmaya şuursuzca katkı veriyor. Tüm bu olumsuzluklar neticesinde bir birine selam vermeyen komşular, arkadaşlar, hatta yuvası dağılan veya dağılma noktasına gelmiş aileler, akrabalar gün geçtikçe artıyor. Bu olumsuzluklar, bizi ayakta tutan gönül birliğimizin zedelenmesine ve çatırdamasına sebep oluyor. Aklı selim bir kimsenin bu gidişattan kaygı duymaması imkansız bir durumdur.
Bu ülkede hoş görüyü, barışı, kardeşliği, sevgiyi yaymamız gerekirken bilerek veya bilmeyrek gönül birliğimizi yıkmağa çalışmak sosyal barışı zedelemek bu ülke için yapılan en büyük bir ihanettir ve kötülüktür. Bu tehlikeyi en başta siyasi liderlerimiz fark ederek bu hususta gerekli hassasiyeti ve titizliği göstermesi gerekiyor. Çünkü onların söylemleri hal ve tavırları toplum tarafından örnek alınıp taklit edilerek tabana yansıtılıyor.
Gerçekten geleceğimiz adına endişe duyuyoruz ve derin kaygılar taşıyoruz; çünkü her gün şehit haberleri gelmeğe devam ediyor, önümüzde korkunç bir Irak ve Suriye örnekleri meccuttur. Allah bu ülkeye ve bu bölgeye gerçek anlamda ve tez zamanda barışı kardeşliği ve sevgiyi nasip etsin.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Kaleminize ve gönlünüze sağlık şair güzel düşünceler birlik çok önemli birlikten kuvvet doğar
SELAM VE SAYGILAR SUNARIM
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta