Gönül Bir Tuvaldir... Şiiri - Mecit Aktürk

Mecit Aktürk
592

ŞİİR


34

TAKİPÇİ

Gönül Bir Tuvaldir...

Gönül bir tuvaldir dil ise fırçan
Heceler rengârenk boyandır Asım
İblisse fırçana hükmeden hocan
Nakışın zamandan ziyandır Asım

Ne öfke diliyle ne kinle inlet
Ruhunu ilâhî aşkla serinlet
Âleme sevginin sesini dinlet
Nefsini gafletten uyandır Asım

Aksini dese de kibir dili hep
Ne soy meziyettir, ne de ırk, nesep
"Şerefli" payene, taltife sebep
Ahlaktır, erdemdir... hayandır Asım

Öfkeyle dondukça köşkün havuzu
Aşkın buhârıyla erit o buzu
Ehl-i hâl içinden seç kılavuzu
Sevgisiz sineler üryandır Asım

Adresi c/isminse son emr-i ol'un
Kırılır kanadın... tökezler sol'un
Makberden öteye uzanan yolun
Şahidi Furkân'dır, Beyân'dır Asım

İster Fizan'a kaç, ister dağa çık
Her adımın ardı kabire açık!
Semaya bakarken bastığın balçık;
Özündür, aslındır... mayandır Asım

Mecit Aktürk
Kayıt Tarihi : 8.7.2024 22:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir kadın bir kâğıda kocasının "en berbat" huylarını sıralamışsa, bu o kocanın ayrıca -listede bulunmayan- "berbat" "daha az berbat" huylarının da olduğunu gösterir. Sadece "en berbat" huyları bile iki sayfa dolusu olan bir koca, sadece karısı için değil; çocukları için de, hatta toplum ve tüm insanlar için tehlikelidir. Böyle bir mahlukun tehlikesinden korunmak için bulunduğu odanın kapısına "DİKKAT ISIRIR" diye yazmak gerekir. Allah böyle kocaları ıslah etsin. Islah olmamakta direnenlerin de tez zamanda canını alsın. Amiin. Gelelim bu tehlikeli mahlukun "En Berbat" huylarına; 1-KIBİRLİ OLMAK:    Kibir, insanın kendini herkesten üstü tutma, büyüklenme olduğuna göre; bu mahluk ne zaman, nerede ve nasıl büyüklenmiş, kendisini ne zaman, kimlere karşı nasıl üstün tutmuş detaylandırmak gerek. Aksi taktirde o mahluk şöyle diyebilir; - Ya hu; kendini herkesten üstün tutma zaafı olan kişi; yazdığı onca yazı ve şiirde eksikleri olduğunu belirtip, "Nefis Muhasebesi" yapar mı? Övgülerden mutlu olmak yerine, "Eleştiriler haricinde yorum yapılmamasını rica ederim" diye şiirlerinin altına notlar düşer mi? Geçmişte yaptığı hataları, yanlışları unutmak, haklı sebeplerim vardı deyip sıralamak yerine, hiç hatırından çıkarmayıp, her fırsatta peş peşe sıralayıp, duyduğu büyük üzüntüyü, pişmanlığı dile getirip, sayısız âh çekip, keşke hayata şimdiki aklımla yirmili yaşlarla yeniden başlama imkânım olsaydı özlemi içinde olduğunu ifade eder miydi? Mesela; - Çocuk altına işemesin diye, işediği zaman küvette altını musluğun soğuk suyuyla yıkanması, - Karanlıkta yanlışlıkla ayakkabısı çamura gömülünce azarlamam, - Dışarıda olduğumuz zaman, akşam geç vakitlerde birbirleriyle kavga edip, eve polisleri getirdikleri, oyunlar ve tuvalet  yüzünden birbirleriyle kavga ettikleri, boğuşurken yatağı kırdıkları, yaramazlıkta haddi aştıkları günlerde Nintendolarını kırılması, yunus oyuncağını sökülmesi, Yunus'un arkasından tv kumandası fırlatılması, uslansın diye gece eve almama, Pakize Hanımı Düzce'den getirsin diye gönderdiğim Mehmet işe geç kalmasın diye acele ederken, buluşmayı kararlaştırdığımız yerde beklemedin, sıcakta aramaktan kan-ter içinde kaldım diye kızma, hakaret etme, anormal derecede tepki gösterme, beddua etme; aynı hatayı imtihan günü evden iki saat önce çıktığın halde, yanlış istikamete gidip geç kalma sebebiyle sergileme, annemin hastalığını tam kavrayamadığım günlerde yerleri sildiği bezle bulaşıkları yıkadığını farkedip sesimi yükseltmem, defalarca ikaz ettiğim halde, bahçede ağaçların altından topladığı çürük, kurtlu elmaları torbalara doldurup, yatağın altına sakladığı günlerde kokunun dayanılmaz olup, kurtlu elma sularının odaya yayıldığını görünce gecenin 12'sinde temizlik yaparken annemi uyutmayıp, temizlik süresince koltukta oturması, anneme kötü davrandı diye dışarıya çıkacağı gün ayakkabılarını atarcasına önüne bırakma gibi bir çok olay. Hepsi hâlâ hatırımda ve sebepleri ne olursa olsun; hepsinin üzüntüsü ve pişmanlığı her hatırladığımda içimde. Tamamı yanlış olan bu tepkilerim daha tazeyken dahi üzüntüsünü yaşamışımdır. Bu tür tepkiler genellikle çaresizlik ve üzüntüden kaynaklanmış, en büyük acıyı da bana vermiştir. Mesela; Yusuf'u uslanır ümidiyle gece eve almadığım gece sen yatağında uykuya geçtiğin o gece, yatak yerine yere uzanmış, sabaha kadar uyuyamamıştım. İçim parçalanmıştı.Aynı üzüntüleri Plüschtier'i yırttığım, Nintendoyu kırdığımda, diğer olaylarda da yaşadım. Kendini beğenen kibirli insan olsam, yaptıklarımı ne hatırlar, ne de dile getirirdim. Pişmanlık duymak yerine; sebebi vardı der, yaptıklarımın doğruluğunu savunurdum. Tüm kardeşlerinin kenara çekildiği o gün, yeni taşındığımız evin mutluluğunu yaşayamadan, annene annem muamelesi edip, balkonlu odayı onun en güzel şekilde yaşayabilmesi için eksiksiz dayayıp döseyip her ihtiyacını yıllarca karşılayan birine, binlerce "Allah razı olsun" ardından, kızının ağzıyla; "Artık kararları benim vermem gerekiyormuş..." dediği gün bavulunu hazırlatmaktan da, kardeşlerin yine aynı şekilde anneanneni Lichtenrade'de bize bırakmaya kalktıklarında müsade etmediğimde acı duymuşumdur. 2.SAMİMİYETSİZLİK    Davranışları ve sözleri birbiriyle çelişen, içinden geldiği gibi davranmayan kişi demektir. Farklı siyasî görüşleri sebebiyle; dostluklar, arkadaşlıklar, komşuluklar bozulmasın gönüller incinmesin düşüncesiyle düşüncelerimi kendime saklamam, aynı düşüncede olduğum izlenimini vermem samimiyetsizlikse, ki öyledir, kalp kırmaya tercih ederim. "Ameller niyete göre" der, insanları incitmemek için olan bu samimiyetsizliğimin Rabbim tarafından bir -özveri- olarak mükâfaatlandırılmasını umarım. Bu arada da; böyle davranmama sebep olan Eyüp gibi, Haluk gibi kişilerden de uzak kalabilmeye gayret ederim. Bunun haricinde kime hangi samimiyetsizliğim olabilir ki. Aksine; neşesizsem, canımı sıkacak bir durum olmuşsa yüzüme de yansır. İçimde ne varsa yüzümden, hâlimden de kolayca anlaşılır. Ve o yüzdendir ki; moralimi bozacak, üzecek bir şey olduğunda; kimseyi üzmemek için yalnızlığı ve suskunluğu tercih eder, içime kapanırım. 3- KABAHATLİYKEN ÖZÜR BEKLEMEK: Bu da tamamen algı meselesi. Baktığın açıdan gördüğün manzaraya göre yaptığın tablo, başka birinin baktığı başka bir pencereden bakarak yaptığı tabloya benzemez. Baktığın açıdan değerlendirdiğin bir olayda karşındaki kişiden kaynaklandığını sandığın hata(lar), suçladığın kişinin baktığı pencereden sana ait çıkabilir. Böyle olmaması için empati yapabilmek, düşünmek, eleştiriye tahammüllü olabilmek; gerektiğinde özeleştiri yapabilmek gerekir. Bu yeteneğin olmadığı yerde olay teferruatıyla tarafsız üçüncü bir şahsın önüne konur, fikren destek alınabilir. Dolayısıyla: somut örnekler sergilenmeden böye bir suçlama haksız bir ithamdır. Kaldı ki; bu ithamın isabetli olmadığına bir örnek de mevcuttur; Teferruatıyla bildiğin gibi; haklı olduğum halde, kendimde de kusur olduğunu düşünerek Mehdi'ye mail gönderip, açıkça özür dilemişimdir. Konuşmadığımız halde konuşmuşumdur. Kabahatliyken özür beklemek bir yana; haklı olduğu halde kendinde de kusur gördüğu için özür dileyebilen birisi için bu itham yanlıştır, haksızdır. Bunun bir istisna olmadığı; yanlışlıkla telefonunu çaldırdığım, rahatsızlık verdiğim için sadece Sitedeki kadından özür dilemekle yetinmeyip, bir makale paylaşarak bu hatamdan dolayı tüm site üyelerinin huzurunda da o kişiden ayrıca özür dilediğim hadiseden anlaşılır. Bu arada; kendini beğenen kibirli bir insan beğenisine gölge düşürebilecek hataları herkese ifşa eder mi, düşünmek gerek! 4- BEDDUA EDİP HAYIR BEKLEMEK: Sadece bu itham bile başlı başına ne kadar rahat ve kolay haksız ithamda bulunabildiğine örnektir. Zira; bedduanın kötü, çok kötü olduğunu bilen, bumerang gibi dönüp diyene zarar verebileceğine inanan, iman eden biriyim. Hayır beklediğim için değil, çaresizlik ve sinirimin tavan yaptığı anlarda ağzımdan çıkan, hoşlanmadığım, çok geçmeden de pişmanlık duyup Rabbimden tövbe dilediğim nadir görülen bir davranış. Sebep olanların az olması ve ıslah olmasıyla da ortadan kalkması muhtemel bir istem dışı bir olay. Aynen kocasıyla konuşurken ses tonunu ayarlayamayan kadının tüm komşular duyacak kadar yeri göğü çınlatması, çıldirması, kendinden geçmesi gibi bir şey! 5- HERKESİ İTİP KAKIP, HAKÂRET EDİP, NEREDESİNİZ DEMEK: Hiç kimse kimseyi durup dururken itip kakmaz. Hakaret etmez. Deli değilse? Kimi, kimleri itip kakmış, kime ne zaman niye hakaret etmişim. Olayları somutlaştırmak, örneklemek gerek. Söz konusu çocuklarsa adını koyalım. Ve bilelim ki bu baba itip kakmak bir yana; kafasını bir kenara çarptığında, acaba çok acımışmıdir diye kafasını aynı yere çarpacak kadar çocuklarını seven, şefkatli, merhametli biridir. Ve yine bu baba her fırsatta; sevdiğini sadece göstermemiş, defalarca da çocuklarına söylemiştir. Bir evde yeri geldiğinde anne-babalar çocuklarına kızar da, "itip kakar" da. Aynen senin sert şekilde Yusuf'un kulağına asıldığın gibi yani. Dövmenin, dayağın bir eğitim metodu olmadığını bilen biri olarak, şükür, çocuklara boyle bir yanlışın içine düşmedim. Birbirleriyle sayısız kez kapışıp, kavga edip, burun kırılacak derecede edepsizleşen çocuklara benim bir baba olarak itip kakmalarım okşama sayılır. 6- HAKSIZKEN MAĞDURU OYNAMAK: Sanırım hata olmuş ve kendine mahsus bir zaafı bana yamamaya kalkmışsın. Fazla uzağa geriye gitmeye gerek yok. Bu son hadiseyi bile iyice düşünüp, teferruatıyla değerlendirdiğinde, bu arada eksik noktaları ögrenme zahmetine girip analiz ettiğinde ortaya çıkacak olan manzara zalimin de, mazlumun da kim olduğunu, kimin madurları oynadığını gösterir. Düşün ki; sene sinir krizlerine sokacak kadar kendilerini kaybeden, haddi aşan çocuklardan Yusuf, Yunus'la kavga ettikten, kapıştıktan, aşağılandıktan, ağzı burnu dağılıp burnu kırıldıktan sonra evden ayrılmaya karar vermiş, ev bulmuş, çekip gitmiş. Ve bu baba Yalova'dan gelip bu durumu görünce empati yaparak yalnız, kimsesiz, mahzun kalmasına gönlü elvermemiş. Konuşmadığı çocuğunun psikolojisi bozulmasın, morali düzelsin, hayata küsmesin diye bir saatlik mesafeyi yağışlı ve soğuk havalarda defalarca gitmiş, sonunda evde bulmuş, sevmiş, sarılmış, evini gece yarılarına kadar güle söyleye birlikte boyamış; böyle bir babaya, sırtında çanta, içinde kahvaltılıklar, ihtiyacı olan çamaşırlarla bir ikindi vakti yine buz gibi bir havada; sırf haber vermeden geldi diye kapıyı yüzüne çarpmış, en büyük ahlaksızlığı yapmış. İşte kendisine bu kadar edepsizlik yapan bir çocuğuna bile bu baba

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!