Gönül heybesinde ağır bir sızı,
Dile gelse kelam, yetmiyor Nurgül.
Güneşin bağrında saklı bir buzun,
Ateşi sönüyor, bitmiyor Nurgül.
Gözlerin ufkuma çekilen mil mi?
Bu sonsuz sessizlik vuslat değil mi?
Seninle her nefes bir ömre bedel,
Zaman geçmek bilmez, gitmiyor Nurgül.
Yollar yorgun düşer, ayaklar dilsiz,
Gurbet içimizde, biz bende bensiz...
Aşk dediğin mühür, vurulmuş bir kez,
Söküp atmak istesem, gitmiyor Nurgül.
Ne ferman dinliyor, ne kural bu can,
Sözün bittiği yer, sensin Nurgül.
Arşa feryat etsem, duyulmaz sesim,
Gönül kafesinde hapsim, Nurgül.
Yüzyıl geçse bile soğumaz közün,
Aynalar yalan da, gerçektir hüzün.
Uykumun içinde rüyama sızan,
En çıkmaz yolumsun benim, Nurgül.
Dağlar diz çöker de, bu dert eğilmez,
Görünmez bir yara, kimsece bilinmez.
Kaderin yazdığı silinir belki,
Ruhuma kazınan silinmez, Nurgül.
Sular tersine aksa, durulmaz bu hâr,
Gönül bahçesinde solmayan bahar...
Sırrını kimseye diyemediğim,
İçimde büyüyen koca diyarsın, Nurgül.
Sen misin bendeki, ben miyim sende?
Ruh firar eyliyor bu yorgun tende.
Hangi kapıyı çalsam, eşik sen kokar,
Hangi yöne baksam, her yöndesin, Nurgül.
Güneş doğsa ne çıkar, içim karanlık,
Dünya dediğin bir nefes, bir anlık.
Nurgül dediğim, sonsuz bir boşluk,
Aşk dediğinse, ömürlük yalnızlık, Nurgül.
Bilsen ki lambada alev üşüyor,
Sensiz bu ömür nasıl yaşıyor?
Her satıra Nurgül diye düşüyor,
Bu aşka bir nihayet, nasıl yazılır?
Yazılmıyor, Nurgül... Yazılmıyor...
Kayıt Tarihi : 25.12.2025 14:12:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!