Sıcak bir mevsimde tanıştım Seninle
Nemli gözlerinle merhaba deyişini hiç unutmuyorum
Yakıcı bir rüzgâr savurdun o dalgalı saçlarınla
Kokunu hissediyorum her sokağında, her mabedinde
Maziye dalmış bir seyyah misali geziyorum saraylarında, sultanlarının arasında
Sana susuyorum ve Seni Senle yaşıyorum
Kimi zaman Beyazıt’ta, kimi zaman Taksim’de
Bazen ellerimi semaya kaldırmış bir şekilde buluyorum, bazen de Sana dokunduğumda
Adına tepe denilen mekânlarını en az yokuşların kadar seviyorum, usanmadan
Sonra tenine dokunmayı, Seni arzulamayı ve Seni izlemeyi…
İnançlarını seviyorum, İnanışını yaşıyorum, tekbirlerle yüreğimde dolaşıyorum
Adını seviyorum, adını söylemeyi seviyorum
Galata’dan İstiklale uzanan yollarını arşınlıyorum
Beşiktaş sahilinde oturmayı, Ortaköy de Sana karşı kitap okumayı seviyorum
Kanlıca da balıklarını beslemeyi, Beykoz korusunda sevgiliyle olmayı özlüyorum
Hüdayi yokuşunu tırmanmayı, Mihrimah’ın önünde Seni beklemeyi istiyorum
Adalarından en çok büyük olanına hayranım, hani şu tarihi çarşısı olanı beğeniyorum
Kulelerini hayranlıkla seyrediyorum, Kız kulesini ayrı bir yerde tutuyorum
Saray Burnuna hasret soluyorum, lakin Seni Süleymaniye’den seyre dalmayı anlatamıyorum
Meydanlarından, At Pazarını, Taksimi, Beyazıt’ı biliyorum
Surlarının yamacında çay içmelerimi unutamıyorum
Fethinin Sultanı Fatih’i dualarımdan eksik etmiyorum
Seninle olmayı, yaşamayı, yaşamaya çalışmayı, koşuşturmayı, bazen üzülmeyi seviyorum
Yuşa’yı, Yahya Efendiyi, Mahmut Hüdayi’yi Eyüp El Ensari’yi, Ebul Vefa’yı ve daha nicelerini görüyorum,
Akşam olunca Çamlıca’dan Sana bakmayı seviyorum
Parklarını, caddelerini, sokaklarını, karış karış öğreniyorum
Yüreğimde bir yer açıyorum, sığamayacağını düşünsem de
Seni, benim gibi sevdiğini düşündüğüm yüreklere yazıyorum bu mısraları,
Yüzeysel bakışlara inat, ismini haykırıyorum yüzlerine
Bir naat misali Senden bahsediyorum, Seni kıskanan Sevgililerime
Diğer diyarlara Seni anlatıyorum, boyun bükseler bile
Seni gören başka yerde nefes alabilir mi, bilmiyorum
Seninle yaşayan başka yerde yaşadığında, adına hayat diyebilir mi?
Barbaros yokuşundan Yıldız’a çıkmayı özlüyorum ve Yıldız’dan Sana bakmayı
Yıldız Sarayını, Orta Bahçeyi, Yıldız Şaleyi gözümde canlandırıyorum
Fatih’ten geçerek, Yavuz Selim’den Altın Boynuzu izlemeyi düşlüyorum
Ezan seslerini, Cuma’da el açtığım mabetlerini ve sabah namazlarında Şehzadeyi özlüyorum
Ayasofya’nın Sultan Ahmet’e AŞK’ını yaşıyorum yüreğimde
Galata’dan uçan Hezarfen’i görüyorum her bakışımda semaya
Kalyonlarının yanaştığı rıhtımları görüyorum, leventlerinin selam duruşunu anımsıyorum
Bazen uzaktan bakıyorum Sana, haberin var biliyorum
Bazen cahillik edip Seni kelimelerle anlatmaya çalışıyorum, şu anki gibi
Biliyorum ki ben, yalnızca Sana olan AŞK’ımın sınırlarını çiziyorum
Menzilsiz bir AŞK’ı kapana sıkıştırıyorum, Sana haksızlık yapıyorum
Dedim ya Sultanım Seni sevenlere bu yazdıklarım, hissettiklerim, yaşadıklarım ve gördüklerim
Herkesin farklı bir Sen deyişi var, duyabiliyorum bunu tinsel bir güçle
Seni farklı bir anlatışı, Sana farklı bir AŞK’ı ve Sana farklı bir seslenişi mevcut
Sultanım, bir sürü adın var biliyorum
Lakin ben en çok, “İSTANBUL” demeyi seviyorum.
Fatih Mehmet MirzaKayıt Tarihi : 4.2.2010 17:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!