Sana bu satırları, paramparça ettiğin hayatımın, en divane en serseri köşesinden yazıyorum. Kaç kez geldim o ülkeye, kaç kez bekledim seni saatlerce bildiğim tüm adreslerde. Kaç kez içtim hasret zehrini zulmünün kurnalarından biliyor musun?
Fotoğraflarına bakıyorum, bir sokak çocuğunun, hiçbir zaman sahip olamayacağı oyuncaklara baktığı vitrinlere bakar gibi. Saçlarına dokunuyorum, parmak izlerim kalsın istiyorum saçlarının kokusunda. Zaman duruyor sanki. Derinliğinde kaybolduğum ceylan gözlerine bakıp seni çok seviyorum diyorum.
Evet, her şeye rağmen, seni sevmekten, seni beklemekten hiç vazgeçmiyorum. Sayfalar dolusu mektuplar yazıyorum yüreğimin sen duvarına, üzerine çiğ düşmüş yorgun kelimelerden. Sonra bir bir yakıyorum onları, olur da buzlanmaya yüz tutmuş cümlelerde üşürsün diye.
Biliyorum. Bir gün mutlaka geleceksin. Hiç umulmadık bir anda, ya yarın ya da bin yıl sonra. Ama mutlaka geleceksin. Çünkü hiç kimseye vermedim, veremedim aşkının işgalindeki yüreğimi.
sırt çantalı bir duman gibibir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz
bir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi
istemediğimiz yerlere giderse aşkımız sevgilim yalnızca kanatlarına güven
kendi yarattığımız boşluğun ucunda sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam
ve aşk, en derin kuyumuza düşen keman yürüdüğümüz yollar daralırken
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta