Gönlümün Şairleri

Gönlümün Şairleri

GÖNLÜMÜN ŞAİRLERİ!..
(Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ve Dilaver Cebeci Üstatlarıma İthaftır)
Bedrettin KELEŞTİMUR
Elimde iki yürekli insanın, ‘oku ve yorumla..’ diyerek hayatın içli ve ürkek sayfalarını önüme serdiği mükemmel tablo güzelliğinde iki eser!..
23.12.1988 tarihli, “sağlık ve saadet dileklerimle..” karanfil kokulu bin bir yüreğin kalp atışlarını duyduğumuz mısraların, ‘Destanlar Burcuna..’ otağını kurmuş şairinden bir edebi/ Türk milletine ebedi kalıcılığı olan eser!..
Her kelimesinde farklı, kilim deseninde anlam motifleri bulunann, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu şüphesiz Türk Edebiyat Tarihinde bir döneme imzasını atmış; kâh bir yürekli bahadır, kâh Türk’ün Korkut Atası, kâh Alp Er Tunga’nın günümüzdeki soluğu olmuştur..
Niyâzi, sözlükte; “Niyaz eden, yalvaran..” anlamlarına geliyor!..
Ondaki yakarış; coğrafyayı karış karış vatan yapan değerleredir!..
Bir büyük davaya özünden gelen sözlerle sahiplenmedir!..
‘Yıldırım..’ isminde nice sevdaları bir arada görmemiz mümkündür..
O ismin mana elbisesinde neler yok ki?..
Azerbeycan’ın Namık Kemal’i olarak isimlendirilen ‘vatan ve hürriyet şairi..’ Elmas Yıldırım’ın, her mısrası ‘gül kokulu..’ isminin sanki onda tecelli edişine şahit olabilirsiniz..
Ve de, Anadolu’da, Türk Birliği’ni kurmanın ideali ile kavrulan büyük Türk Hakanı ‘Yıldırımın..’ efsaneleşen sûretini ve de suretini birlikte heceleyebilirsiniz!..
Bağdadın kapısını açan Gençosman..”
O efsaneleşen iradeyi, mısraların siluetinde zevkle seyre dalıyoruz..
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nda çok yönlü bir vizyon görmekteyiz..
Öncelikle bu milletin Doğu Türkistan’dan Avrupa’nın içlerine kadar uzanan iki bin yıllık tarihini mısraların ritminde dokumuştur!..
O yüksek deha sahibi insanın dile ne kadar hakim olduğunu/ irfan kaynaklarından ne denli beslendiğini görmemiz eserlerini ‘hafızamıza sindirerek..’ okumamız göstermeye kafidir.. Şairimizin,
“Her çiçekten bir dal yeter
Her devirden bir hal yeter
Her ufuktan bir al yeter
Cümlesini desem olmaz..” mısraları çok şeyleri anlatmaya yetiyor..
“Hicret 1-11” şiirlerinde, tarihin seyrini değiştiren/ ona yeni bir nakış ve imla getiren Allah Resulünün ve Sahabinin hayatını o kadar veciz bir şekilde anlatıyor ki, içindeki alevin bir yanardağ kadar nazlı ve de celalli olduğunu görmeniz mümkün..
İman ve Aksiyon seyrinde bütünleşen bir kamil mümin edası vardır!..

Ve, Sitare’nin şairi Dilaver Cebeci!..
“Tebessümü haritada Türkiye
Sivasca bakışlım, Hamza görüşlüm
Göğüs dersen Ergenekon körüğü
Uğraş meydanına hamza varışlım..” derken, bu milletin şahsında;
Minderlerin Mehmetçiğine sesleniyordu!..

Destan Şairimiz Niyazi Yıldırım ‘Kızıl Rus İmparatorluğunun yıkılmasına vesile olan..’
Afgan Mücahitleri için yazdığı şiirde ne diyordu;
“Moskof tanklarına göğüs gerende
Ali duruşlu
Düşman saflarına hamle kılanda
Hamza vuruşlu
Ezan okuyanda Bilal çehreli..”
Yüreklerdeki çağlayışı görüyor musunuz?..
Aynı hamurdan yoğrulmuş; aynı fırında pişmişiz der gibi gür sesle yükselen bir eda var..

Dilaver Cebeci, ‘Kadir Gecesi’ isimli şiirinde,
“Bu gece her tarafta kandil kandil feyiz var
Yerde Cibril-i Emin, gökte nurdan deniz var..” mısrasındaki mana zenginliğiyle bu gecenin bereketini tasvir ederken,

Destan şairimiz,
“Şol gökleri kaldıranın
Donatarak dolduranın
“Ol” deyince olduranın
Doksandokuz adı ile..” yakarışıyla, ‘denizlerden deryalara akıyordu..’
Ne kadar dopdolu bir feyiz!..

Dilaver Cebeci,
“Yirmibirinci yüzyıla beş kala
Süleymaniye sokaklarında âvâre geziyorum
İnsanlar tanıdık gibi bakıyorlar yüzüme
İçlerinden geçeni seziyorum
Sultan Süleymandan kalma bir hüzünlü akşam
Sessizce okşuyor gururlu kubbeleri”
O gurur, o heybet karşısında bir derin hesaplaşma, bir iç geçirmesidir şairin!..
Destan şairimiz, Dilaver Cebeci’nin ruh haletini sezer gibi mısraları dipçikler..
21’e Doğru şiirinde;
“Es bre deli rüzgâr
Uzaklardan es
Asya bozkırlarından, ulu dağlardan,
Bozkurtların kükrediği çağlardan...
Es ki, kıvılcımlar yelpazelensin..”

Ve Dilaver Cebeci’nin Destan Şairimizin vefatlarında yazdığı
“..Ve Hüve’l Baki..” şiirinde, ‘göç eden bir dönemi..’ anlatır, bizlere..
“Ağdı ta göklere niyazım gitti!
Yıldırımlar düştü, Niyazim gitti!
Hâlim, istikbâlim ve mazim gitti!
Âgah ol İstanbul, uyan ey şehir!
Allah Kadim, Allah Bâki, Allah bir.”

Destan Şairimizin dediği gibi,
“Şiir; dikenlikte laleye benzer
Ne fıkraya, ne makaleye benzer
Şair; vatan içre kaleye benzer;
AT uşaklığında görmez kârını,
Korur milletinin itibarını..”

Aşk ve sevda denizinde kulaç açmanın ne kadar zor olduğunu elbet biliriz..
Çetin ve sıkıntılı günlerin bütün ağırlığını omuzlarında taşıyan şairlerin ruh ve gönül zenginliğini de burada görmemiz ve duymamız gerekiyor..
Varlık sebeplerinde, bir milletin fazilet mücadelesini görürsünüz!..
Onların mısralarında, bir durumu/ bir keyfiyeti/ bir kutlu yürüyüşü soluklarsınız..

Bedrettin Keleştemur
Kayıt Tarihi : 29.5.2019 11:15:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bedrettin Keleştemur