Sevenin gönül kapısı, eşiğinde kırgınlıkları barındıran çöphane değil ki,
Yığdıkça yığıyorsun...
Ne insaf süpürgeni alıp eşiğime el atıyor,
Ne de toptan ateşe veriyorsun...
Gönül yığınlar içinde infilakın eşiğinde,
Sen gülüyorsun…
Kördüğüm oluyor ellerine sunduğum arzularımın ipleri,
Düğümlerinde bağlanıyorum..
Vazgeçmiyorum…
Bedenimin kilitlerini çözmüyor,
Zalim bir hükümdarın küstahlığıyla,
Duygularını eğlendirmek için aşk meydanında,
Yüreğimi keskin pençeleri olan pişmanlıklarımla savaştırıyorsun,
Bir gladyatörün yaşamak adına ölmeyi göze alacağını bilmiyorsun…
Emrini bekliyorum…
İsrafil’ in üflediği sur aşkıyla üflüyorum Ney’ ime..
Gönlümün kıyameti kopuyor..
Çıkıyor perdelerinden ruhu aşkımın,
Kah Yesrib’ in savaş meydanlarında dolanıyorum,
Kah Cebel-i Nur’ da sabahlıyorum gece boyu…
Beni bir ney’ im anlıyor..
Ney’ ime bir ben ağlıyorum…
Dinle..
Ruhumun galeyanlarını dinle..
Çığlık çığlık dudaklarında yaşarken,
Gözlerinden billur billur düşüyorum ben..
Yüreğimden yüreğine rahmet-i afet yağıyor
Son damla düşecek diye gözlerinden
Sımsıkı tutunuyorum ıslak kirpiklerine…
Kırpma gözlerini demek ne kadar zorsa,
Öyle zor yaşamak, gözlerinin uçurumunda
Kayıt Tarihi : 19.6.2014 02:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!