Gönlü Gülistan Kızlar Şiiri - Mehmed Sarı

Gönlü Gülistan Kızlar

Yeldirip ardınca
bütün duygularını ömrümün
serap viran bir yut gibi
bıraktın oralarda.
Berit dağlarının tepesinde,
ürpertisinde el değmemiş güzelliklerin,
çisiltisinde sabah mahmurluğunun
ırmak boylarında,
ve yıldızlı kış gecelerinin
buza kesmiş yalnızlığında,
Bıraktın ötelerde,
bıraktın yapayalnız
bıraktın çırılçıplak
bıraktın tek başına...

Beyaz yelken bulutlarında mıydın
akdeniz göğünün,
İpiltisinde
yüreği yangınlı Gavurgölünün,
ve seher ürpertili yellerinde
dorukları duman kaplı dağların,
Giderdin ardısıra
“deveyi deveye çatıp”
mor nakışlı kilim katarlarının...
Güzleri gelin olurdun
alnı ter pınarı yağız yiğitlere,
Açardın gonca güller gibi baharın...

Su yürüyende ormanlara
ısınanda kanı yaşam aşkının
bezerdi dağı bayırı
mezdeği koyaklarında masal göçleri
ve “yıkılası o dağların ardına
çekip giderdi bir gözleri sürmeli”.
Ve çıldırtırdı görkemi
bir hummalı duygu fırtınasında yürekleri
kız yanaklı kır çiçeklerinin,
Tüterdi çiçeklerde kokusu
elvan elvan Türkmen güzellerinin...

Bir aşk masalıdır sürer gider nesiller boyu,
Bir doyumsuz sevgi hüznüdür eser efil efil,
Bugünü yarınlara ulaştırır
sürükleyip getirir bugüne dünü...
Daha dillerde midir türküsü
yayla dönüşü
koç katımlarının,
İnce belli, gül yanaklı kızların
mantıvar açışlarının,
Kışlığa dönende obalar can şenliğinde
ölgünleşmiş güz güneşi serinliklerinde
sahile doğru Meryemçil belinden,
Namrun yaylasından
Bolkar dağından
Gülek deresinden
Ceyhan üstünden...

Belki de şimdi
hiç bir güzelliği
görüntülemez gözler bu yerlerde
pazara bağlandığı yüreklerde sevdanın,
Ve delik deşik bir hatıradır kanayıp duran
büyülü duygusu bir zamanların
ala karlı, peryavşanlı dağlarının...

Göğsünde asfalttan örümcek ağları
Göğünde çelik kanatlı ölüm kuşları
ve çoktan tarih olup gitmiştir
unutkanlıklarımızın karanlıkları içinde
çiçek kız öykülerinin
gönülleri dalgalandırıp durultan
acı ve umut yüklü çırpınışları...

Ama sendin
sis çökende Tırıl yaylasına
ıslak ormanlarda şakıyan yavru kuş.

Sendin
sarı hakıklarca bezeyen
dorukları duman kaplı
sevdalı dağların koyaklarını.

Sendin
iyot kokulu aşkı
göklerden yağdıran
yelken kanatlı karbeyaz bulut.

Şimdi ben
öte yüzünden
üstünde yeşerdiğimiz yanıl elmanın
hayal sofrasında bir Türkmen obasının
Horasan yadigarı antika bir kilim bahçesinde
dem tutmaktayım sevgi ve mutluluk düşlerine..

Şimdi ben
yedi bin yerinden
renklendiriyorum
yeryüzünün bütün çiçeklerini.

Şimdi ben
utandırıyorum bütün çiçekleri
destan ederek
gönlü gülistan kızların
güzelliklerini.

Şimdi benim
yedi bin yerinden filizleniyor yüreğim,
Yedi bin güzellikle çıngılanıyor beynim,
Yedi bin renkli dağlar yükseliyor sevdamda,
Yedi bin renk alev gibi yanıyor gözlerim...

Şimdi benim
sevdama ateş gibi düşüyor
yaz güneşince sıcak bir bakışın erimesi
terini akıta akıta
dupduru bir sevginin pınarında...
................
Kızıl kayalarda yalım dilli kertenkeleler
uçurum diplerinde dupduru serin sular
ve menevşe kokulu yayla yolları,
yana yana ördolurdu
nice yağız yiğitlerin
yürekte define gibi sakladığı
güman dolu umutları...

Ve sen çekip giderdin
Toros dağlarının dumanlı yaylalarına
çağlayıp akışında yürek pınarının,
Deveyi deveye çatıp
açıp kollarını serin yellere
erteleyip düşlerini gelecek günlere
ve yaşamı ağır bir hizmet diye
vurup omuzlarına
ardısıra bir Türkmen obasının...

Şimdi bir sevda masalının
solgun sayfaları kalmıştır yalnızca
o günlerden bu zamana
Kleopatra figürleri gibi,
ve bir de
ölümsüz sevgilere
altın bir güfte gibi oturan
gönlü gülistan kızların
hüzün yüklü aşk öyküleri...

Mart 2004
Melbourne

Mehmed Sarı
Kayıt Tarihi : 17.10.2014 05:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

TÜM YORUMLAR (1)

Mehmed Sarı