Hiç zamana küser mi saatteki zemberek?
Kolay mı çıngıraklı yılanı zehirlemek?
Aradığın her şeyi bulamazsın zamanda,
Doğru değil aramak hakikati yalanda.
Ellerime dokundu elleri,
Nasırlı ama çocuksuydu,
Gülümsedi, vahşiydi tebessümü ama sevecendi,
Göz göze geldik bir an, kalakaldı, utandı...
Çattı kaşlarını anlamsızca, kızdı mı ki ne!
Halbuki sevmişti beni sanki...
Ben Felix’im,
Çocukluğum acı bir tebessümden ibaret...
Sen ise Henriette,
Yani; “Vadideki Zambak”, arsız gençliğim...
Nice Lady Dudley’ler gördü bu gözler,
Lakin; attığın tırnak etmediler...
Mazimde her ne varsa satmışım zararına,
Günlerim savaşmakta, dünüm düşman yarına,
Yaptığın hiçbir zulüm sanma kalır yanına,
Elbet bir gün Azrail mühür vurur kapına.
Ölsem sapasağlamken, herkes şaşırıp kalsa
Allah’ım verdiğini, verdiği gibi alsa.
Azrail, haziranda bir seher vakti gelse
Önce canımı alsa, sonra bana can verse.
Tenim bambaşka sıcak, bedenim kavruluyor,
İliklerime kadar ter içindeyim,
Cehennem narındaymışım gibi
Yanıyorum!
Meçhullerdeyim, yerim yurdum belirsiz,
Gökyüzü kavuniçi, kurşuni bulutlardan eser yok,
Toy bir tebessüm güneşin dudağında,
Can çekişmekte iki dağ arasında günışığı,
Direnmekte zifiri kaderine gecenin heybetli duruşuna inat...
Ses seda yok dereden, kuştan, börtü böcekten,
Çıngıraklı bir yılan zalimce çullanmış kör bir kurbağaya,
Dün gece yine yolumu kestiler,
Ellerinde sopalar vardı,
Dövdüler de dövdüler…
“Sevmek senin neyine,
Sen kim, sevmek kim! ” dediler…
Dün gece yine kan revan oldu yüzüm gözüm
TELVE DUDAKLIM
Gözlerin yosun kokar
Bakarken sana içten içe yanarım ben, bilmezsin...
Unutursun beni, insafsızca unutursun
Umutlarım münzevi
Deliden daha deli
Hayallerim sokakta
Serseri mi olsunlar?
Sinem aşklara zindan
merhaba genç şairim sizi** Gönül pınarından süzülenler***şiir, edebiyat dostluk grubuna davet ediyorum.