Bir kısacık hikayecik yazdım.
Kıvrak bedenin aldı bir köyün yamacında esen rüzgarı
(teninde ürperdiğim)
Gözlerin hiç durulmayan bir nehir oldu
(içinde yüzdüğüm)
Ellerin göllere savrulan nilüferler
Hergün biraz daha bitiyor ömrümüz
ve hala geçen günlere ağlıyor,
gidenlerin ardından döne döne yanıyoruz.
Kapatmışsın kapılarını yine,
kilitlerin ikilenmiş, üçlenmiş...
Keşke şimdi aşık olsaydım
Uçan kuşlar yine karnıma doluşsaydı
Ve kalbim kelebeklerin kanadında kalsaydı
Otobüs duraklarından okulun bahçelerine koşsaydım
Keşke yine uzak ülkelerden
Mektuplar yazıp, kartlar atsaydım
Saat sabahın 2'sine var
Dışarıdan gelen seslere uzatıyorum başımı bir camı aralayıp
Araba kornaları, ıslıklar, polis düdükleri
doldurdu olağan bir gecenin uyuyan sokaklarını
Kadınların erkeklere, erkeklerin çocuklara karıştı sesleri
Bir gün bir yerde karşılaşmak
Sonra tanımak, bilmek birbirini
Ve ardından çarpıntılı bir yürekle aşık olmak
Yıllar yıllar üstüne koyup
Bu aşkı büyütmek, derinleştirmek
Bitmeyecek bir sevgiyle sabitlemek
Kuşlara söz verdim göçüp gitmeye buralardan
bahar geldiğinde
Güneşe uçmaya sürü sürü
Dağların arkasına
Dağlar dağlar ötedeki sevgiliye
Göç zamanını bekliyorum elim gözüm kapıda
Aşka aşıktım,
Ta ki sen bir meydanda satana kadar
Aşkına aşıktım,
İhanetin bir kor gibi üstümüze düşene kadar
İçimden söküp atsam seni
Seni ve aşkını
Geri dönmek,
Bir balığın oltadan kurtulup
denize düşmesi gibi.
Başlamak,
Bir bebeğin hayata atılan ilk çığlıkları gibi.
Maviliklere yazsaydım seni önce
bulut bulut olsaydın
ve denizlere
yosunların arasından sıyrılıp
bir yelkene koysaydım saçlarını
ve dalgalara
'Ne olur kendine iyi bak, sana birşey olursa yaşayamam'
diye çınlayan sesin
tıpkı o günün akşamında
otobüs camlarında yansıyan bakışlarınla birlikte asılı kaldı.
O günden bugüne ne içinde sadece benim olduğum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!