GÖLGEMİ KOVALIYORUM DOST
kırılmış gölgemi kovalıyorum dost
her sabah bir başka kavganın ışığını alırken güneşten
durmaksızın, bıkmaksızın gölgemi kovalıyorum
o önde ben arkada ayaklarımın altında yaz - kış
bahar ya da güz patlayan bir tomurcuktayım
ya da savrulan bir yaprakta
öğlen güneşi vuruyor yüzüme
gölgemi kovalıyorum dost
bir tas ayran içip düşüyorum yollara
üşümüşüm, terlemişim ne yazar
gölgemi bırakıncaya dolunayın kollarına
yorgun argın, sere serpe uzanırım toprağa
ayağa kalksam karşı yamaç var
korkuyorum uzanıp gider diye gölgem
hakim bir tepede kurulmuş termal kamera
harekete ve ısıya duyarlı
görüntü verme desem de gölgeme, boşuna
bir yorgan gibi örtemiyor bedenimi
gölgemi eğitiyorum alfabeden söktüğüm harflerle
hecelemek için yasayı yasaktan koparıp
asıyorum yıldızın birine, izi kalıyor elimde
gölgemi kovalıyorum dost asi bir toprağın
ve suyun köpüren zerreciklerinde
gölgem delik deşik, düşük yoğunluklu denilen
kör savaşın içinde firari duygularım dalgalanır
kaybolurum, vurulurum ard arda
yaralı gölgemi kovalıyorum dost
bir kentten diğerine sevilerim dönmüş hasrete
gidiyorum dost, arkama bakmadan gidiyorum
ne kurşun vızıltıları umurumda ne yılanlar
ötüşen kurbağaların sesini gölgemden kurtarıp
göletlere bırakıyorum bir bir
ulaşmışım bir denizin kenarına
kaç mil ötede kimin sınırı, umurumda mı
mayınlı bölge, tel örgü… ve kara sinekler
kupkuru bir lokma ekmeği uzatıyorum martılara
cebimdeki son nafakam
sırf çığlıklarını duymak için dost
kırılmış gölgemi kovalıyorum dost
yüzümü saklamayı başarsam bile
bedenimi toyca ele veren gölgemi
sınırlara vuruyorum bu yüzden firari bir tutsak gibi
kentten kente bozulmasınlar diye
duygularımı bırakıyorum yerli yerinde
ne de çabuk değişiyor yüzleri
dilleri, renkleri insanların
ve iş bitiren makineleri görüyorum
çelikten, yağ ve cızırtıları arasında debelleşen
makineleşmiş insanları başında
gölgemi kovalıyorum dost başka da seçeneğim yok
diyar diyar karışıyorum yabancılara
şehrin en kalabalık caddelerinde
hücre adımıyla kapılıp gidiyorum insan seline
duygularım firari rüyalarım tutsak ve ellerim bomboş
yürüyorum, ha bugün ha yarın kurtulacak sokaklara
gölgemi kovalıyorum dost
düşen her yıldızın arkasında ağlıyorum çaresiz
bir damla göz yaşını akıtmadan toprağa
yüreğimin köşküne kazıyorum
delik deşik olmuş gölgemi tutup
sıkı sıkı bağlıyorum kendime
buz gibi eriyor üzerimde
kepçenin kazdığı bir çukurda
ne gören var bizi ne duyan...
sarmaş dolaş uyuyoruz dost gölgemle
(Adsız Fırtınalar Doğuyor)
Ercan CengizKayıt Tarihi : 18.6.2006 20:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
keşke start kelimesini kullanmasaydınız...
sevgiler..
düşen her yıldızın arkasından
çaresizce
ağlıyorum
bir damla göz yaşını akıtmadan toprağa
içime kazıyorum
delik deşik olmuş gölgemi
tutup bağlıyorum kendime
buz gibi eriyor üzerimde
sonra da kepçenin kazdığı bir çukurda
sarmaş dolaş uyuyoruz
ne gören var bizi ne duyan...
...............................
gölgen yurtta, dost ellerde can yüreklerde dostt..
göndermişsin farkında değilsin...
selam ve saygılar..
kaç mil ötede kimin sınırı
umurumda mı
mayınlı bölge, tel örgü
kupkuru bir lokma ekmeği
ıslatıp veriyorum martılara
cebimdeki son parça
sırf çığlıklarını duymak için
başka gerekçem olmaz benim
çok güzel, tebrik ederim
TÜM YORUMLAR (5)