Gün usulca göç ediyor
gölgelerin körfezine sinsice inerken akşam
kızıl renkli aşüfte kakülüne
kara güller takınmış upuzun bir gecedir
bize sinesini açan
ve arsız bir eşkıya’dır önümde deniz
bilinen bütün griliklerin en azgınıyla kucaklaşan
rüzgar poyrazı giyiniyor
durgunluğu soyunuyor dalgalar
bütün dinginliği yutunca
manzarada kıvranan sinsi bir yılan
sessizlik oluyor alnından vurulan
aslında bu baskında kumsal değil
sulardır an be an
en hassas yerlerinden yırtılan
kış gibi gözüküyorsa
kıştır bu tabloda kararan
bir karanlık ki tavşan kanı gibi koyulaşan
koyulaştıkça parmak uçlarımda uyuşan
oysa ….tam da çam sakızıyken
dilimde yaşam
Çok sesliliğin hemen ardından
Devasa bir suskunluğa sığınan
Issızlık tadında bu garip hüznü
Tutmalıydım nabzından
Baharı yitiren bahçelerin
Soyunuk dallarından
Kaç sarı yaprağın titreyerek
toprağa indiğini saymak
Ve eğilip üşüyen çakıl taşlarına
Hal hatır sormak olurdu bana yakışan
Ama heyhat…
Vazgeçmişiz çoktan
yaralı yanımızı koynumuza almaktan
tam da şimdi…bir öpüş düşmeli gökten
uçları - incinmiş renklerde dolaşan
ve dudak izi - bakış açımıza bulaşan
Kim bilir…belki de
mevsim hala eylülde / zaman hala Şiraz dır…..
ikibinonaltınınmayısı/İstanbul/m.özdemirtaş
Mine ÖzdemirtaşKayıt Tarihi : 12.4.2018 22:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!