Altın heykeller çürür bahçemde
Geceye
Sular yürür,sesi yürür.
Her keskin kılıç eğilir ateşe,
Kırmızı bir lamba yağmurda üşür.
O gelmeyen baharın özlemi,
Susmayan bebeğin yalnızlığıdır.
Ölü çocuk
Koşulmamış bahçe der,
Tellere takılmış uçurtma der.
Bir baykuş yeminlidir ötmeye
Gecemin katili üstüme yürür..
Sanırsınız ki; uyku dosttur,
Sanırsınız ki; aşk sevişmektir akreple.
Kibriti rüzgar söndürsün, bana ne?
Bendeki yangını rüzgarlı bakış büyütür...
kulağımdaki maden dağı yankısı
içimdeki kavakları tek tek yıkıyor
şu yalıdaki ut sesi,
şu altın uygarlık neyin nesi?
Eski yüzler görüyorum,eski resimler karşımda
Takvimler hicri,bir kuş hicret etmiş bahara
Özlem üzüm gibi parlak,şarap gibi acı
Buz tutmuş gölde bir kuğu titriyor!
Beni mahzenlere kilitlersiniz;
Eyy zayıf gardiyanlar ben şaraba boğulmuşum,
Yaşamak için onun kokusu lazım
Bataklık yarasaları,siz onu ne bilirsiniz?
Ölüm korkusu ateşli şafaklara yürürse
Ve
Körebenin,saklambacın tadını alırsa kral
Bu soytarıların iktidarı biter!
Senin resmini güneşe asmak lazım,ötelere!
Ve sırlar vermeli herkesin bildiği;
Okyanuslarda köpek balıkları sinsizce süzülür,
Akşam üstü yaralı bir aslan girer denize
Kemik çıtırtılarıyla başlar savaş
Beyaz bayrak kana bürünür...
Kayıt Tarihi : 4.1.2012 00:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!