Sayıları bir elin parmaklarını geçemeyecek kadar az olan şanslı kesimin dışında kalan güruh, gölgelenmiş bir hayata uyanır bu topraklarda.
Henüz ana rahmine düşende başlarsınız gölgeleriniz tarafından kategorize edilmeye. O gölgeler ki, var olanlar hayatınızın hiçbir döneminde milim eksilmezken bilakis kat be kat çoğalırlar.
Dedim ya;
Hem cinslerinizin en zararsız olanıyla tanışmanız taa ana rahmine uzanır.
Hani eli ayağı düzgün olsun da…
Samimiyetsizliğinin ardına ustaca gizlenen, erkek adamın erkek evlat hevesinin oldum olası farkındadır kadın. Bu farkındalıktan olsa gerek kendini içten içe kocaman bir yalana inandırır. Ona göre bu, erkek/ adamın gözünde alabileceği yegâne terfi fırsatıdır. Bu nedenledir ki, önünde duran fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek adına çoğu kez marazi davranışlarla kendince uygun adım yol alır.
Örneğin;
sevmek gibi gidiyordu kadın
adının anlattığı,canın teni yakmasıydı,
bir bulut evet ama aslolan
bulutun suyu yağmasaydı...
gölge kadınlar....
etkili başlıkta adeta kirliliğin özeti!
şairimiz bu kez teleskopunu toplumun önemli ve belki de en çabuk unuttuğu 'kadın' olgusuna çevirmiş…
izninle arkadaşım bu vesileyle önce Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü'nün yapmış
olduğu araştırma sonuçlarını paylaşmak istiyorum.
1- günümüz tablosunda okur-yazar olmayanların % 75.5'ni kadınlar oluşturuyor.
2- karar alma mekanizmasında kadın yönetici oranı Türkiye'de % 6.
3- aile içi şiddet tablosunda, erkeğin kadını dövmesindeki gerekçelerini haklı bulan kadın oranı % 39. ve elbette bu oran okumamış kadınlarda % 62, okumuş kadınlarda ise % 8.8 olarak kayıtlara geçmiş durumda.
4- şiddette kadının yaş oranına baktığımızda ;
a) % 15.2'si 12-16 yaşında,
b) % 11.4'ü 17-20 yaşında,
c) % 3.9'u 21-30 yaşında,
d) % 5.2'si 40 yaşında,
e) % 2.5'u 41-50 yaşında,
f) % 1.3'ü 51-60 yaşında.
kısaca kadın hemen her yaşta şiddetle bir şekilde tanışıyor.
henüz eğitimde eşitliğin sağlanamadığı bir ülkede elbette aklıbaşında bireylerden söz etmek çok zor… ayrıca bir dipnot ; kişi kendini geliştirdiği oranda büyüyebilir. yanısıra yaşadığı toplumun da bunda sorumluluğu vardır. örneğin ; temeli ezbere dayanmayan sağlam bir eğitim zemini sunmak gibi…
eskiden 'gölge kadınlar' denince aklımıza Halide Edip'ler, Nene Hatun'lar vs gelirdi. oysa şimdi kavramlar kendi anlamının çok ötesinde tanımlanıyor değil mi arkadaşım…
12 eylül sonrası toplumun çoğu kesiminde olduğu gibi 'kadın' olgusu da giderek
zayıflatılmaya başlandı. bazı sivil hareketler ise bilerek ya da bilmeyerek adeta bu yönteme destekleyici kanal açmışlardır.
oysa kadın kendi varlığını ve değerini koruma içgüdüsüne sahiptir. bir başkasına çok da ihtiyaç duymaz, duymamalıdır da. erkek egemen toplum yapımızın, görünürde daha olumlu bir yapıya dönüşmesinin yanısıra hala büyük oranda yıkıntıları devam eden bölgelerimizin olduğu hazin bir gerçektir. yaşamsal isteklerini sözcüklere dökemeyen ve temel haklarına kavuşamayan kadınlarımızı unutma lüksümüz olabilir mi…
dolayısıyla bu yazını bir adım kabul ederek ; kişisel görüşüm, bu sarhoşluğun, aymazlığın ve uyuşturulmuşluğun çözümünde, kadın-erkek her bireyin artık bilinçlenme ve bilinçlendirmede mücadeleci gücünü ortaya koyması yönündedir.
Yoksa birileri gelip “tarla gitmesin” kaygısında duvak açtırır, bir diğeri
Kardeş katili olur, bir başkası kendi gölgesini kızına taşır ve “kadın” giderek yoksunlaşır ve yoksullaştırır.
Sevgi beyinde başlar, yürekse sadece sunumu belirler…
Duyarlı kalemine sevgi ve saygımla,
Yazı bütünüyle ülke gerçeklerini ifade etsede özellikle son kısımdaki kadınlarımızın 'erkeğin ruhunu değil bedenini yanında tutma gayreti' çarpıcı bir tesbit. Ne yazık eşlerimizi bir eşya gibi sahiplenip, yalnızca bedeniyle var olmasına rıza gösteriyoruz. Sonrada mutsuz aile bireyleri mutsuz çocuklar ve mutsuz yurttaşlar oluyoruz toplumda...
Emek veren yüreğinize sağlık...
Gölgelenmiş kadınlar mı yoksa gölge olmayı kabullenmiş kadınlar mı? Bunun farkına varılmalı öncelikle. Yazı da her ikisi de var olmasına rağmen bu iki kesimin de 'Erkeğin kalbine giden yol yataktan geçerdi ' sözünü benimsediğini sanmıyorum. Bunlar ayrı bir kesimdir kanımca.
Yaşanan gerçeklerin açıkça yazılması doğruların bulunması açısından önemli. Başlık altındaki kadınların okumasını dilerim. Emeğe saygımla...
Kadın olmanın farkındalığını çarpıyor yazınız, klişe yaşamların tekdüzeliğini ve bu tekdüzeliğin yetiştirdiği kızlara hala aynı düşünceleri empoze ettiği bir toplumun bencilce yarattığı mutsuzluk girdaplarını evet Rukiye hn. kral çıplak. Güzel, okunası bir yazıydı teşekkürler.
Genel anlamda feminist bir anlayışta değerlendirilmiş ve yazılmış bir yazı gibi görünse de gerçekler yüzümüze şamar gibi çarpıyor ne yazık ki. Toplumsal değerlerimizden kesitler aktaran ve özellikle kadınlarımızın ortak düşüncelerini yansıtan bu yazı oldukça başarılıydı.
Daha önceden de bu tür yazılarınızı okumuş ve hatırlayan biri olarak, toplumsal farkındalıkları bizlere hatırlattığınız ve farkettirdiğiniz için size teşekkür etmek istiyorum. Ve biliyorum ki bundan sonra da kıyıda, köşede kalmış ya da unutulmuş bazı konular sizinle canlanacak, okuyucularımızla birlikte anlağımızı genişletecektir. Yolunuz açık olsun Rukiye hanım. Bekleyeceğim yazılarınızı....
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta