Bir şehir düşün,
Güneşi var ama kimsenin yüzüne vurmaz.
Gölgeler orada çoğalır,
İnsanlar düşlerini küçük ekmek parçalarına böler.
Bir kadın,
Pazarda domates seçerken ağlar,
Kızını hatırlar,
Düşlerindeki beyaz elbisenin dikişleri sökülmüştür.
Bir çocuk,
Okula gitmeden önce çöplerden düş toplar,
Belki biri, “yarın” kelimesini unutmuştur diye.
Ben o gölgelerin içinden geçtim -
Bir adam vardı,
Sigarasını yakarken “yaşamak kolay mı?” dedi.
Gülümsedi,
Ama dumanın içinde boğuldu sonra.
Sokak lambaları yanınca
Düşlerimiz toplu taşımaya biner,
Yorgun, uykusuz, borçlu.
Kimse fark etmez,
Bir gölgenin daha eksildiğini gece boyunca.
Ve sen düşün ki,
Bütün bunlar bir düşte oluyor,
Ya da düşümüzü birileri ipotek etmiş -
Bankalar, yasalar, susturulmuş sabahlar.
Bir gün,
Bir işçi ellerini yıkarken,
Sabunla birlikte hayallerini de temizler.
Kadınlar,
Perdeleri açar açmaz devrimi içeri alır.
O zaman,
Gölgeler birden insan olur,
Düşler - gerçeğe benzer.
Ama şimdilik,
Kentin kenarında bir otobüs bekliyorum ben.
Bütün gölgeler sıraya girmiş,
Herkes kendi yoksulluğunu taşır sırtında.
Bir çocuk dönüp soruyor bana:
“Amca, gölgen neden bu kadar uzun?”
“Çünkü,” diyorum,
“Bu ülkede ışık hep yukarıdan vurur.”
Kayıt Tarihi : 10.10.2025 11:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!