Gökyüzüne uzanıyorum boylu boyunca, insanları düşünüyorum. Hayatı, bu bazı anlar ağır gelen yaşamı, almakta zorlandığın nefesler bile batıyor canının en içine. Dünyadaki ters giden düzen içini huzursuz ediyor, baş kaldırmak istercesine çırpınıyorsun. Ama neye, kime? Sadece binlerce kez şahit oluyorsun, yaşıyorsun, sonra geçiyor. Unutuyorsun. İşte bende kaçmakta buluyorum çareyi. Kendi ellerimle oluşturduğum dünyanın kapısını çalıyorum her gün. Hesapsız, soru sormadan buyur ediyorlar beni. En güzel anlarımı yaşatıyorlar, ruhuma iyi geliyorlar. Hayallerimi yaşamama izin veriyorlar orda bana. Pencereme konan bir kuş kanatlarını açıyor bana her gün, alıp götürüyor. Müziğe bırakılan bir ruhun salınışını izliyorum bulutların üzerinde. Kuşların kanat çırpışları kulağımda duyumsadığım en naif melodi. Ayaklarımın mutluluktan kıpır kıpır gökyüzünde sıçrayışlarını izliyorum. Beyaz bir elbise içinde bulutların arasında dolanıyorum...Sonra annemin sesiyle o kuş beni tekrardan gerçekliğin kucağına kondurmak için penceremin kenarına bırakıyor.
Dudağımın kenarında beliren hafif bir tebessüm, ruhumu huzura kavuşturan bir aşkla mutfağa annemin yanına koşuyorum. Mutluluğum tüm bedenime yansıyor olacak ki annem:
-’Hayır olsun neye gülümsüyorsun böyle?’ dedi gülümseyerek.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Diline sağlık
beğeniyle okudum
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta