Gökyüzünden Gelen Hisler
Gökyüzüne baktığımızda neden farklı şeyler hissederiz ve söyleriz. Ne var gökyüzünde ve bize nasıl yansır. Gece hali gündüz hali neden faklı şeyler hissettirir. Hadi birlikte bakmaya çalışalım.
Gündüz gökyüzü açık bir tondadır. Açıklık içerden dışarıya doğru bir hareket içerir. Üstümüze üstümüze gelir. O yüzden sanki uzansak, iki adım ileri gitsek bulutları elimizle tutacağımızı sanırız. Açıklık bize yakındır. Biz açık olmasak da bize açık olan insanları daha yakın bulmaz mıyız? İşte renkler de öyle. Açıklık öndedir her zaman, açıklık önemlidir.
Güneşi genellikle sarı ile resmederiz hep kağıtlara. Bize doğru gelir sarı. Güneş sıcak ver parlaktır. O kadar parlaktır ki bakamayız uzun süre. Bize doğru taşar. Sarı renkte taşar, aydınlıktır. Sarının sorumsuz çekiciliği bayanların sarı saçlarında görünür. Ve gene sarının sorumsuz çekiciliği güneşe her baktığımızda bize 8 dakika daha yaşayabileceğimizi hatırlatır. Fakat durmadan sarıya bakamaz insan. O yüzden gökyüzünde çok geniş yer tutmaz. O yüzden o kadar küçük görünür bize. Israrlı ve saldırgan karakter etkisi bizde çok işe yaramayacaktır. Saldırganlık bize göre değil. Bu yüzden o kocaman ateş topu bize olabildiğince küçük görünmelidir.
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Yazınızı okuyunca Mavilerim Kırmızıydı Önce adlı şiirimi anımsattınız bana...YAŞAMI RENKLERLE ANLATMAK YADA YAŞAMI RENKLERE YÜKLEMEK ? Bir ressam duyarlılığıyla yaşamı algılamak ve ustaca bir yazar duyarlılığıyla yazıya dökmek gerçekten çok güzel olmuş. yaşamı algılayışımızdaki benzerlikleri görmekte ayrıca mutlandırdı. Kutluyorum...
Nilgün Üstadımın da dikkat çektiği 8 dakika içtenlikle, sevgiyle yaşanılırsa an gelir 8 ömrü bile içine sığdırır..Herkesin o içtenlikli sevgiyi yakalamsı dileklerimle...
Evet, beni de etkiler şu sekiz dakikanın öyküsü.
Güneş ansızın yok olsa, sekiz dakika daha onu görmeye devam edeceğimiz varsayımına dayanır.
Bazen içinde bulunduğum sekiz dakikanın, o meşhur son sekiz dakika olduğunu söyleyip eğlenirim kendimle.
Düşünebiliyor musunuz, son sekiz dakikanın içindeyiz ve biz bunu bilmiyoruz.
Belki zaman zaman böyle düşünmek, elimizdeki her sekiz dakikalık dilimi çok daha değerli hale getirmemize yarayabilir, kim bilir?
Fakat ne yazık ki bu sadece teorik olarak böyle.
Tatlı bir fizik masalı.
Milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızın sonunda kendini kapatmaya karar vermesi mavi küreciği pek etkilemez. (Dolaylı bir etkisi varsa bilemem.)
Böylece gökyüzüne baktığımızda ölü bir yıldıza bakıyor olup olmadığımızı asla bilemeyiz. Doğrusunu isterseniz benim açımdan ciddi bir kederdir bu.
Baktığım tablodan etkilenmek, fakat onun gerçekliğinden bir türlü emin olamamak.
Öte yandan, güneş milyarlarca ışık yılı uzaktaki herhangi bir yıldız değildir ve o gittiği halde -bize tanınmış son sekiz dakikalık yaşam hakkımızla - sanırım avunamayız. Avunabilir miyiz?
Büyük olasılıkla, bir aksilik olsa yani durup dururken, kimseye hissettirmeden sessizce çekip
gitmeyecektir güneş.
Bizi aynı anda içine alarak kavuran müthiş bir ateş dalgasıyla yok olacaktır.
Böyle bir patlamada güneşin hışmından korunacak kadar uzak değiliz ondan.
İşte bu kadar seviyor mavi küreciğimizi güneş.
Kendi gidecekse, bizi birkaç saniyeliğine olsun arkada bırakmaya gönlü razı olmayacak kadar.
Belki en iyisi zaten budur, kim bilir?
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta