Hoş bir sema gözüküyor uzaklarda,ardında bırakılanlar beyaz sayfalar,dolup taşmış...
Yazmama rağmen, sadece beyaz bir mürekkebe bürünüyor kağıt.
Kararan geceye yol alırken,yarasalarla doluyor her yer.
Kör sağır bir derviş gibi, yürülür yol alır...Kızgın çöllerde sevdanın peşine düşmüş, kokusunu bir damla su nezninde hasretini çekip içine..
Kan kızılı gözleri,içine düşen su damlaları.
Her gittigi yere, bizi hatırlayacak bir duygu yeşerir...
Hafif bir perde iniyor gözlere, hayalleri gözlere düşüyor.
Ağaçtan düşün her yaprak, rüzgârın hışırtısına kapılıp gidiyor.
Oysa zaman ilerledikçe ömürden bir sayfa daha eksiliyor...
Birbirimizin kiymetini bilmeden göçüp gidecegiz, her hatırlamada, hayıflanıp birilerinin günahına ortak olacağız.
Simdi Iyi olalım diyenlerle dolup taşmiş, iyi değiliz işte ne kadar iyi olabiliriz ki, duyguların intiharına sürüklenenler.
Ve bütün o çelişki halleri, ruhlarımızda barındıyoruz...
Bütün sevgimizi,aşkımız bir mektuba sığdırma uğraşındayız, bizi derin yaralarla başbaşa bırakanlardanız.
Şimdiki gitmeler,sanki tersine bir yolculuk varmış gibi gözüküyor.
Bir sıkıntı, bir kaçış bir telaş içindeler,oysa yeni sevgi oluşmuşken haz ve acı derliyoruz.
En yıkıcı olanları, gözyaşlarına acı çektirdik ve acı çektik.
Korkarak beklediklerimiz karanlık ve uğursuzluğa mahkum ettik.
Şimdi bizden geriye ne kaldı, sessiz ağlayışlar ve yalnızlığın yenilmişligini görebiliyoruz.
Günler geçtikçe her yeri dağlayan yokluğun,zehirli bir diken gibi daha derine batar, yanlızlığın yaklaştıkça acının vahşeti azaltıyoruz...
Ne gariptir şimdi, seni sevindiren o gülümseyişini görüp sonrası arkasına bakmadan acı gülümsemesi tutsak edersin kendinize.
Bununla bitmez, ağır bir zincir gibi bütün ruhuna dolandığını, seni güçsüzleştirdig ini, seni senden çalıdığını hissedersin.
Bir yandan da seni yatıştıracak her sözü seni kandıracak bir tuzak gibi görürsün.
Çırpınırsın, ama kurtulmak mümkün değildi gök gürültüsü.
Kurtuluş gitmekle gelmiyor, anıları daha da sık hatırlayıp yaşanır kılıyoruz...
Ve anılar hatırladıkça sapı kırık bir buçak, ölü bir kuş iskeleti kalır içinde.
Buçak içerde kalır, hep onun acısını çeker, sabahları içimizi titreyerek, özlem ve kederle uyanırız.
Ama ruhuna saplanmayan sözleri, yara'yı kabuk bağlar ve unutmaya yüz tutmuş bir ayrılık başlar...
Ya da Sıcak bulutlarla kapalı rutubetli bir kalp gibi, o kadar hayal kırıklığına rağmen gene de kuru bir güneş sevinirsiniz.
Bir yerlerde,başından geçmiş bir hikaye gibi dünyada yaşarız.Hep kendimizden bir parça aramaya koyuluyoruz.
Umduğumuzu dünyada bulsak iyi de olsa kötü olsa da devam ederiz... o yolculuğun hikayede bitmesini istemeyiz.
Sonrasının hiç önemli olmadığı, gerçeklerin hayaller içinde eriyip sahici acıların kaybolmasını arzuluyoruz.
Kayıt Tarihi : 25.3.2015 12:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!