Kirli bir senfoniyi mırıldanıyordu bitkin müzisyen
Elleri nasır tutmuştu, piyanosuna küsmüştü, çaresizdi
Ölüm hiç bu kadar yakın olmamıştı ensesine
Kafasının içinde gizli, bastırılmış düşünceleri vardı
ve bunlar canını sıkıyordu
Her seferinde ölmek fikrini aklına getirmemeliydi
Yalnızlığı, unutulmuşluğu ve karanlığı kabullendi
Son kez baktı piyanosuna, kan çanağı gözlerle
Yaşama yeniden başlamak için bir fırsat vardı önünde
Ama o kullanmadı bunu, ölmek istedi her zamankinden çok
O kadar çok ağladı ki bütün mahalle onu dinledi
İstanbul’un pis kokan arka mahallelerinden birindeydi
Kırık dökük bir piyanosu, iki sandalyesi ve duvarında
son sevgilisinin resmi
Bütün mal varlığı buydu
Zamanla renkler matlaşmaya ve nefes almak
tat vermemeye başladı
Çiçekler soldu, komşuları onu tanımaz oldu
Çocuklar bile bakmadı yüzüne, delirmiş miydi?
Kendisi de bilmiyordu...
Hayat bir oyundur ve her zaman mutlu sonla bitmez
Melekleri vardır her insanin, onun da vardı
Ama çirkin dünya ve duyarsız insanlık öldürmüştü
koruyucu meleklerini
Kapkara bir kuyuda gibiydi
Çığlık atsa kimse duymazdı nasıl olsa
Şarap şişelerinden ve kuru ekmekten başka dostu kalmamıştı
Ağlamak çözüm müydü?
Ya da kendini pencereden atıp sokağı kirletmek?
En iyisi kendini asmaktı, hem polislerin işi daha kolay olurdu
Daha yirmi üç yaşında bunları düşündüğü için kendine kızıyordu
Aslında belli bir nedeni de yoktu ölmek istemesinin
Sadece insanlardan tiksiniyordu
Yaşadığı şehirde tek bir dostu bile kalmamış,
hepsi birer birer terk etmişti onu
Korkuları vardı eskiden, yalnız kalmaktan,
karanlıktan ve ölmekten korkardı
Şimdi ise kendinden korkuyordu
Farkında olmadan içindeki sanat eserini öldürmüştü
Pencereyi açtı, gözleri kamaştı güneşten
Çünkü haftalardır gökyüzünü ve güneşi görmemişti
Sokakta çocuklar oynuyordu
Yüzlerindeki heyecanı gördü ve gülümsedi
Uzun zamandır ilk kez yüz kasları böylesine hareket ediyordu
Sonra göğe baktı
Çarpık evlerin çatılarından zorlukla görünse de
İçine huzur dolduran gökyüzünde bir martı gördü
Küçükken okuduğu kitap geldi aklına
Özgürlüğü için sürüden ayrılan
ve kendi istediği gibi uçan martının hikayesi
Bir kez daha gülümsedi ve giyinip dışarı çıkmaya karar verdi
Yavaş yavaş kendine geldiğini hissediyordu
Kapıyı açtı ve sokağa adımını attı
Çöp ve balık kokularından bile zevk alıyordu
Ve yaşam tekrar gülümsemeye başladı
Güneş parlıyor, insanlar gülüyor
ve hayat devam ediyordu...
27.11.00
Hakan LimanKayıt Tarihi : 24.6.2004 00:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!