Göktürklerin Ergenekondan çıkış destanı

Yusuf Tuna
16771

ŞİİR


122

TAKİPÇİ

Göktürklerin Ergenekondan çıkış destanı

Türk illerinde Göktürkler’e itaat etmeyen bir yer yoktu,
Ama Türk Milletinin dostu kadar düşmanları da çoktu.

Düşman Yağıları toplanıp Türklere karşı hepimiz birleşelim dediler,
Türk’ü kıskanan kavimler birleşerek Göktürkler’in üzerine yürüdüler.

Maksatları öç almaktı,
Dünyaya korku salmaktı.

Göktürkler; çadırlarını, sürülerini bir yere topladılar,
Türk oymağının çevresine hendek kazıp beklediler.

Düşman gelince, vuruşma başladı,
Mancınıkla düşman Türk’ü taşladı.

On gün vuruştular Göktürkler üstün geldi,
Düşman onları böyle yenemeyeceğini bildi.

Bu yenilgiden sonra kavimlerin Hanları av yerinde toplanıp konuştular,
Türkleri yenmek için türlü türlü oyun kurup bilge adamlarına danıştılar.

“Göktürkler’e hile yapmazsak akıbet işimiz yaman olur,” dediler,
Sonra soyumuz tükenir,vatanımız Türklerin elinde kalır dediler.

Hazırladıkları oyun gereği er meydanının önünü açtılar,
Sabah baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar.

Göktürkler, “Bunların güçleri bitti, kaçıyorlar, deyip arkalarından yetiştiler,
Düşman, Göktürkler’i görünce, birden döndü yeniden savaşa tutuştular.

Vuruşma sonunda düşman, Göktürkler’i gafil avlayıp yendi,
Göktürkler’i öldürüp meydana askerini toplayıp atına bindi.

Çadırlarını ve mallarını öylesine yağmaladı ki, bir ev kurtulmadı,
Büyüklerin hepsini kılıçtan geçirdiler, küçükler dahi unutulmadı.

Göktürkler’in başında İl Han vardı çocukları çoktu ama bir tane kaldı,
Bu uğursuz savaşta Han çocuklarının kimisi esir düştü kimisi de öldü.

İl Han Kayı adlı oğlunu o yıl evlendirmişti,
Ona kırk yiğit ile bir ulu beylik vermişti.

İl Han’ın Dokuz-Oğuz adlı bir de yeğeni vardı,
Kayı ile Dokuz-Oğuz düşmana tutsak olmuşlardı.

Fakat on gün sonra bir gece ikisi de kadınları ile beraber atlara atlayıp kaçtılar,
Göktürk yurduna geldiler buradan ayrılıp tüm düşmanlara karşı bayrak açtılar.

Meydanda kaçıp gelen çok deve, at, öküz ve koyun buldular,
Dört taraftaki illerin hepsi bize düşman deyip bunları aldılar.

Haydi dağların içinde insan yolu düşmez bir yer izleyip oturalım dediler,
Dağa doğru sürülerini alıp göç edelim ne var ise alıp götürelim dediler.

Geldikleri yoldan başka yolu olmayan bir yere vardılar,
Bu tek yol da yürüyüp sürülerle Ergenekonda durdular.

Ayağını yanlış bassa yuvarlanıp parça parça olurdu,
Göktürkler’in vardıkları yerde akarsular akar dururdu.

Burda kaynaklar, türlü bitkiler, meyveler, ağaçlar ve avlar vardı,
Böyle bir yeri görünce Kaya Han,Tanrı’ya şükredip el açıp yalvardı.

Hayvanlarının kışın etini yediler; yazın sütünü içtiler,
Derisini giydiler,burada yaşayıp kendinden geçtiler.

Burda Türk töresi neyse ona uydular,
Bu ülkeye “Ergenekon” adını koydular.

İki Göktürk prensinin Ergenekon’da çocukları doğup çoğaldı,
Kayı Han’ın çok çocuğu oldu Dokuz-Oğuz’un az çocuğu oldu.

Çok yıllar bu iki Hanın çocukları Ergenekon’da kaldılar,
Dört yüz sene geçti,sayıları arttı,artık iyice çoğaldılar.

Kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldı ki, Ergenekon’a sığamaz oldular,
Buna bir çare bulmak için kurultay toplayıp göç için karar kıldılar.

Dediler ki, “Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler varmış,
Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş,şimdi bizlerden uzakta kalmış.

Neyimiz var ise haydin onları alalım,
Dağların arasından yol izleyip bulalım.

Atlar ile tüm develeri çekelim,
Göçüp Ergenekon’dan çıkalım.

Ergenekon dışında her kim bize dost olursa, onunla görüşelim,
Düşmanla düşman olalım bizler Ulu Tanrı adına vuruşalım.

Hanlar Kurultay kararı alınca,
Yiğitler toplandı sabah olunca.

Göktürkler, Ergenekon’da kalamadılar,
Yol aradılar ama yollarını bulamadılar.

O zaman bir demirci“Bu dağdaki yerde bir demir madeni var,
Yalın kat madene benzer üstelik bir de mağara gördüm dedi dar.

Mağaranın demirini eritsek, belki dağ bize geçit verir dedi demirci,
Göktürkler, geldiler haydi mağarayı doldursun dediler kömürcü.

Varıp demircinin gösterdiği dağda olan demir poarçasını gördüler,
Demircinin tedbirini de beğenip,dağda olan mağaranın içine girdiler.

Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler,
Dağın üstünü altını, yanını, kalın kütükler getirip yazdılar.

Mağarayı kömürle doldurup, yetmiş deriden körükler yapıp yetmiş yere koydular,
Odun ile kömürü ateşleyip körükle ateşi mağaranın içine doğru tamamen yaydılar.

Tanrı’nın gücü ve inayeti ile ateş, kızdıktan sonra demir dağ eridi, sonra akıverdi,
Bir yüklü deve çıkacak kadar yol oldu,bu mağaradan boz yeleli bir kurt çıkıverdi.

Bu kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününde bekleyip bu yoldan,
Ergenekon’dan çıkmaya başladılar,atlar develer ile yedi koldan.

Bu kutsal gün, ondan sonra Göktürkler’de bayram oldu,
Ergenekon ya da Nevruz Bayramı olarak yerinmi aldı.

Her sene o gün gelince büyük tören yapılır,
Obada oymakta yaşayanlar sevince kapılır.

Oymakta bir parça demir alınıp ateşte kızdırılıp,töre övülür,
Bu demiri Han kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle dövülür.

Diğer beyler meydanda yanan ateş üzerinden sıra ile atlarlar,
Ondan sonra Göktürk beyleri de böyle yapıp bu günü kutlarlar.

Ergenekon’dan çıkınca, Göktürkler’in ulu hakanı Kayı Han soyundan Börteçine,
Bütün illere elçiler gönderdi, Turan’dan İran’a,Moğollardan tutun da ta ki Çin’e.

Göktürkler yeniden kurt başlı bayrağı gökyüzüne kaldırdı,
Dünyaya Göktürkler’in Ergenekon’dan çıktıklarını bildirdi.

Yusuf Tuna
Kayıt Tarihi : 24.10.2015 12:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yusuf Tuna