Anadolu bozkırında, kafama göre yaşayan bir insanım.
Rus gavuru harb açmış bize,
Koş Ahmet'im koş. Yetiş.
Ayağından vurulduysan bana ne?
Sürün Ahmet'im, savaş!
Mektup gelmiş hanımından eline,
Oğlun olmuş Ahmet'im, al son tas hoşaf.
Belki başka bir günde,
Başka bir diyar içinde;
Damarlarım kelebek yolu olur,
Pörtlek ve yaş
Gözlerimin coşkusuyla
Ruhum huzur bulur.
Kalabalık duruyorsun;
Rakımı yüksek, bilinmez bir dağın
Eteğindeki orman gibisin.
Kalabalık duruyorsun;
Her yanında koca koca kütükler,
Koca asır geçmiş yılları sayıp
Bu asırdan ayrı düşmüşüm ben.
On sekiz senedir cümlelerim kayıp,
Gerçi ölüler konuşamaz ki zaten.
Kum saatini örümcek ağları örtmüş,
Aheste aheste geliyor uzaktan,
Sen eğlenirken farkına varmadan,
Yarını bilmeden saklanırken ondan,
Onca hatırayı delip ;geçip şimdiki zamandan...
Tutku ararsın Ankara'yı sevip de yazarken,
Ankara'nın ayazı bile insanın ihtirasıdır.
Anıttepe'de elim cebimde gezerken,
Soğuktan elimi donduran havasıdır.
Yine de vazgeçmem, dolaşırım tek başıma,
Allah nice canlar yaratmış,
Gün gelir, vadesi dolan ölür.
Ecel; kurnazlara iksirler aratmış,
Gün gelir, en kurnaz insan ölür.
Sevdiklerinle dolu yanın, öten;
Biz size göre çokça amatör insanlarız,
Ne sizi ne de gerçek acunu anlarız.
Fakat gerçekte bizler, vakur insanlarız,
Sızlayan ruhumuzu unutup acını anlarız.
Biz size göre epey cahil insanlarız,
Operasyon emri gelmiş üsteki timlere,
Bir asker atılmış "hangilerine, kimlere"
Komutan çıkıp "Siz metelere" demiş,
Her biri dalmış, gazinodaki ritimlere.
Mehmet kalkmış, timiyle koşmuş,
Cebindeki gazı yarım çakmağı usulca alıp
ivedilikle dudağında beklettiği sigarayı yaktı.
Bu acıya deva olmaz ne para ne de mansıp;
Bu acı: içinde milyonların yattığı bir bataktı.
İki parmağının arasında sıkıştırdığı sigara
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!