Göktaşı Çocuk
Bakma, … dediler.
O paslı gövde…
Kaçışın ilk nefesiydi…
Şimdi… taş duvarlar…
Kök salmış bir sükûtun…
Tekerlekler döndükçe…
Gökyüzü kırığı…
Yokuşlar,
Alnına düşen bir gölge…
Engeller…
Uykunda büyüyen… diken…
Duvarlar şimdi…
Geceye batmış bir kayık…
Soğuk taşlar…
Unutulmuş bir ilk aşk mektubu…
Teker izleri…
Avuçlarından sızan… kum…
Kaçtığın şey:
Toprak altından seslenen adın…
Demir iskelet…
Ölü doğan bir kuş yuvası…
Özgürlük…
Sırtında taşıdığın… çöl…
Zaman öğüttükçe…
Dizlerindeki… yorgun çınar…
Duvarlar büyüdükçe…
Göz bebeklerinde… donan nehir…
O çelik at…
Rüyalarına ağlayan çocuk…
Kaçışın ruhu…
Kırık bir dalga sesi…
Toprak altında çatlatan,
Tohum mu? … Kök mü?..
Kayıt Tarihi : 25.6.2025 21:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu dizeler, bir gece yarısı pencerenin önünde duran paslı bisikletle göz göze gelmemle doğdu. O an gördüm: Biz kaçtıkça büyüyen duvarlar, aslında kendi toprağımızdan kopardığımız taşlardan örülür. Bisiklet ise ruhumuzun ilk kanadıydı; uçmayı değil, kök salmayı unuttuğumuz için paslandı. Şiirin sonundaki "Tohum mu? Kök mü? Sükût..." sorusu, bir itirafın ta kendisi: Belki de aradığımız özgürlük, toprağın ninnisini duyana kadar beklemekte yatar.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!