Gökoğlan Şiiri - İbrahim Çelikli

İbrahim Çelikli
1151

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Gökoğlan

“len Hasan dedin de,
sankı senin Hasan deyip battığın adam hırlı mı
Hasan dediğin adam da tam bi macera;
görsen ne hekayeler var,
hep çit dikiş gettiğinden,
tabi bu epey böyük öteki talebelerden
daha ortaokula gederken bile
köyde o zamanlar tapıcılar var
bizde ehlihukukuz gari ya
senin Hasan kendini “tapı baş meendisi”
deye tanıdırmış çocuklara
görsen buna bi temenna ediyo çocuklar da
esas duruşa geçiyollar öğnlerini ilikleyollar valla”

Senget’te bi ortaokul sınıfına girince
çocuklar ayağa gakmışlar,
bu bağırmış, çağırmış, nutuk çekmiş
baksaykı koridordan ayak sesi geliyo
“-ben gelesiye yoklamayı yapın” demiş
çekmiş getmiş

Terzi Fikri’ye elbise vermiş
“ingilizce öretmeniyin” demiş
iş paraya gelince
“sen muzaferin bobasısın de(ğil) mi”
deye başını sallamış
çok sonura terzi meseleyi çakmış
biğün baksaykı senin Hasan,
Aşcı İsmetin orda dıkınırımış
“-hocadan bana bi guru fasille bi pilaf ” demiş,
yeyince gakmış
bu sefte de İsmet
“-valla alman hocam bizden ossun”
deye hesap almamış,

bunnarın cebinde para bittimiydi
düğünde davılın öğüne birbirlerini iterlerimiş,
sonura da göya “para dakarlarımış” birbirlerine
bunu ğören düğün sahabı da geri galmaz
o da elini cebine atarımış
emme biğün davılcı “dakılan ba(h) şış benim oluu” deye
parsayı ellerinden almaya gakışmış
bis sürü hengame
durun-vurun derkene
bunnar gaçışmış”

“-len o bişiy mi
arada bunnarın yanına varıyoduk
gır-gır şamata
gırla

senin ki oraya bi gaz ocağı gomuş
yeni yetmelerden birini de ocakcı tayin etmiş
yövmiyesi ne mi
işdiği çay bedafa
ötekinnere parayna
aklısıra gumar oynadıyo
gaybeden bulaşıkları yüyo

emme bulguraşı bundan
muhabbet ohhooo
geştiğimiz hafta badılcan turşusu
yanında çay soğanı
top oynayıp gelmişiyiz
onca deliganlı
o mubarekde galabalıkta nası yeniyo
gapışmaca, valla

vakıt da akşam garannığı çökmek üzere
evi bi ğözel, başdan aşşa temizledi, ufaklıklar
amma varısa haylamayı eyi beceriyodu gurnaz
valla kimse anasının evinde deği(l)
kendi evinde bile öyle hamarat çalışmaz
amma burda başlarına geleceklere dünden ırazılar

emme Gökoğlan, tamam dersine dıkkatlı da
ne muhabbete geliyo,
ne bi mencilise garışıyo
dediğim-dedik biri,
tabi zengin çocuğu olunca da
temizliğe gatılsa da
doslar alış-verişde görsün hesabı
barnağının ucuyna dutuyo
Hasan Abi “-siz ona aldırman”
gibilerden başını salladı

Gökoğlan
ötekinner gibi aç-açık galmayo
Gökebe başında
eve vardı mı ıscacık zobanın başında
amma ötekinner
ya bizçileyin odunu yoktur
ya ekmeği,
ya gatığı
ya harşlığı
ya da hepiciği
birbirimize bağdaşmaya mecburuz
annacağ(ı) nız
bi de galabalık olunşa
bela da başımızdan eğsilmezdi,
emme valla kimse bize bişiy deyemezdi
Gökoğlanın zati elin etlisiynen,
sütlüsüynen alakası olmazdı ki
ne zaman serserilik etçek zati
sabah akşam ders
emme biz öyle edemeyoduk
hinci ne yalan söyleyen
trampet çalan var
top oynayoz eyi kötü
sınıfın dakımı hep bizim köylü
eyi oynadığımızdan değil de
biz hep birbirmize veriyoz
hepimizin fener forması hazır
herkes bizi eyi biliyo,
erkeklerise bi çelme falan daksınlar
valla hepimiz her yandan, hücum ederdik
garşı sınıf dakımları bizden çekiniyollar
şampiyonnuk
çantada keklik

de! ona gelcen
bizim birimizin odunu varısa
hepimiz onun evine çokaşırız
ekmek-katık paylaşırız
harşlığımız varısa
hiş değilise de cığara paketini ortaya atarız
amma Gökoğlan, evine gedemezsin
evde ebesi var
o gelemez neye;
ebesi arar
da bana galırsa mahana
işin aslı kendi istemez ya neyse
harşlığından koklatmaz
yaralı barnağa işemez
neye; parasızlığın ne olduğunu bilmez ki

bizden üç yaş güçcük
emme sene kaybı olmadığından
geçen sene direk geşdi
bu sene bizi yakaladı
kopya vermez, neyye
dersleri eyi
senin halinden anlamaz ki

zati bizim köylü olduğunu
bizim sınıfdakınnar bile bilmezdi
bizim köylü birine, biri bişiy dese
toplaşıvırıdık
o bizim içimize girmez
tenefislerde bile ders çalışır
çalışkan da olunca
kimseynen takışmaz, kendi halinde
davşan boku dedikleri cinsten biri
zati de bizim köylülere hiş benzemezdi
amma Hasan Abi eyi bilirdi
o’nun bizim köylü olduğunu
hiç zayıfı olmadığını,
biz çi(f) t dikiş gederkene
onun direk geşdiğini,
barnakla gösderildiğini,
bu sene de galır da belge alırsak
başımıza gelecekleri,
evvela kendisinin
“-anam avradım olsun
hepinizi, kör eşşeg sudan gelesiye”
döğceğidiğini
sanki kendisi ne bok da
bırak akrannarının çoluk-çocuğa garışdığını
ondan kaş yaş gücük Cemal Aganın
askerden geleli hanı vakıt olduğunu da
biz bilirdik emme deyemezdik
o da kendisi garnının zayıf yannı eyi bilir
gerçi ha! siz de:
“-sen önce kendin toparla deyceniz emme
benim yaptığım hataları,
sizin de yapmanız şart mı

söz temsili bizim oğlan;
adam ovaya gediyiyo
eşşek gibi çalışıyo emme
eve gelince üsdünü değişdiriviren
suyunu ılışdırıvıran var
adam gayfaya bile ğetse
yolunu gözleyen var

ben kimin umrundayın
oyusa benim akrannarımın
çocukları okula ğediyo
ben hala dirsek çürüdüyon

yok okumaycağsanız
boşuna bobanıza masraf etdirmen
bir an evvel gedin,
önce evlenin,
ondan sonurası
olu-geder

hocanın dediğini dinlen
getdiği yerden getmen
benim adım hıdır
elimden gelen budur” derdi

kış geşdi, günner uzamaya başladı
senin Gökoğlan;
top mahanasıyınan file
bizim dakıma, dakılmaya başladı
ebesi de arada bi köye gediyo
gene cumartesi Senget bazarından
Gökebe köye ğetmiş
bu gene top sahasında

geçen hafta da oynadık,
zırtıl bişiy olunca
galeye kimseyi geçitmeyo
çelme dakayın deye
bir-iki yeltendim amma
narasın, çalım filene atılmayo,
“top geçer adam geşmez”
kazığın teki mubarek
az daha kendim sürçülüp gedeyazdım

bereket versin bu hafta aynı dakımdayız
o ğün gene Hasan’ın gumarhanedeyiz
atmışaltıyı file bilmeyo
maça beyiynen
koz dokuzluyu almaya gakıyo
matrak bişiy gülmekten yerlere yatıyoz

Hasan da “-ulen Gökoğlan
sen yahay bi gumarcı olusun emme
ben görmen” deyo
o da essah sanıyo,
görsen bi, gasılıyo
sanısın komedi ğelmiş

seninki “-siz bana hile yapıyonuz
ben bey atıyon
hepiniz de almaz deyonuz
benim beyi dokuzluynan alıyonuz
falan deye küsdü
oyundan çıkdı,
çay parasına itiraz
belki gurur meselesi,
belki de ebesi olmadığından
gakıp gedemedi de
gorkuyo bilen mi var

getdi pencereye gamıtdı
gafayı da eğdi öğüne
herkesin dadı kaşcağdı emme bereket versin
sesli gazocağındakı dığanda fokurdayan
aş yayıldı ekmek üsdüne
alagabıklı çay soğanı dörde bölündü
duz zati baş köşede

iteleye-kakalaya
bunu da sofraya oturtduk
Hasan abi
“-valla billa dayıoğlu yalan-dolan yok
üşden-dokuza şart olsun bu böyledir
yau get kime sorcağsan soralım”
kiyada yazdık, ilk gelene sorulcak
“maça beyi koz dokuzlusunu alır mı” deye

neyise de
biraz önceki gergin durum unuduldu
yumulduk aşa
harala-kürele
Hasan ağabeynin menü hep aynı
gene bulguraşı, çay sovanı
girişdik hep-barabar
emme bu gayet efendi,
kibar, sosyete
emme besmeleyi de ağzından düşürmeyo
valla nerdeyse her dıkımda
Hasan Abi etdi edemedi
“-yeter day(ı) oğlu yau
bu gadarı da fazla”
deyince kesdi
emme eminim
içinden gene
besmele çekiyodu

gene bulguraşı, soğan
peynir de ekelemişiyiz üsdüne
“-genşler;
aşın yağında gavırdığımız dolaz
yağın ağırlığını alıyo tamam
gök peynirin küfü de penisilin yerine geçer
emme şu soğan var ya;
işde dananın guyruğu onda gopuyo
niye! derseniz
soğan; ikdiba işdahı açar,
guvat veri
tok dutar,
hazmı golaylaşdırı, amaaa;
bu mubareğin böyütdüğünü
fücutu koruduğunu,
metebolizmayı düzennediğini
bildiğinizi hiş zannetmen

eveli; Yörük beyinin biri
deve yükünde bi baş soğan olsa bilir
kervanı terkederimiş
soğandan nefret ederimiş ki
o kadar olur

günün birinde adam hasdalanmış
ayakda duramayo,
başını duvarlara vuruyo
sapırdanıyo,
deli-deli bağırıyo
eletmişler dokdura
dokdur hemen bunun rötgenine bakıyo
beyninin en depesinde ahtapot gibi bi garannıg
beyninin her bi yannına el atıp,
kök salıp, sarmış-sarmalamış
dönüyo yörüğe
“-ömrü hayatında hiş
soğan yemedin mi bu! ” deyoru
işdeciki bu soğan böyle mübarek bişiy”

“-aah” dedim,
………. yüzüme bakışdılar
“-hinci bu çay soğanının yanda
bi de geçen haftakı badılcan turşusu”
herkeş “olsa da yesek”
Gökoğlan da geri galmadı
“-emme valla bizim evde yok”
“-kimsenin evinde yok olum
emme var ediyoz”
Hasan Abi “-bu hafta sıra kimde” dedi
sonra sıradan saymaya başladı,
Leylek üzüm getirdi
Muammer odun, Sefer bekmez
Köroğlan gayfadan iskambil vesayir
oyun levazımatı ve
bilumum takım-taklavat işlerini halletdi
ki zati o onun asli görevi
Cavit okeyin eksikleri tamamlandı mı
“-abey bi kara beşli
bi gırmızı dokuzlu galdı
onarı da.. yarın hallederin işallah”
“peki goçum,
bu hizmetlerin unudulmaycak”
….
“-evet abey”
“-oğlum ben gelcek sene yoğun icabında
amma size bir düzen gurup da gedelim heş değil
ikmalde filen geldim mi
oynarız anasına satayın
Cavit!
bu arkadaşları sen goruyup,
gollayacan yokluğumda”
“-tabi abey”
Muharrem adı belli; oduncubaşı,
süpürkecibaşı,
hemide ocakcıbaşı
ve de şef garson

geçen hafta turşuyu kim getirdiydi
hemen atıldım
“-ben”
“öyleye bu hafta sıra sende Gökoğlan”
“-tamam abey de,
dedim ya! valla bizim evde turşu yook”
“-yau gardaşım milletin evinde
üzüm, bekmez, odun, durşu
kakılıp durumu
amma efratı aç bırakmamak için
tedarik görülmesi ilazım
hemi de Heybeli Aşa’nın kileri
ne güne duruyoru

“-valla ben isdeyemen,
hemi de ebeme deyviri
zatin iki güne bi “gonşuuu” deyelek
ebemin yanna çıkıp geliyo”
“-isdemeyecen goçum”
………
“-alacan”
“-nasıl abey”
“-ba ya”
“-……….. valla abey ben çalaman”
“-oğlum çalmayacan,
etiyacın gadar alacan”
“-abey günah
hemi ben hinciye ğadar
hiş kimsenin bişiyini çalmadım da
çalaman da”
“-peki koçum yalan da günah,
amma sen hiç yalan söylemedin mi”
“-…..ıııeu o başga”
“-bak gördün mü
ehtiyaş olunca
akan sular duruyo değil mi”
….
“-doğru abey”

“-Allahın kulları burada soğuktan donarkan
Allahın yarattığı odun orada çürüyoru
sorarın sana bunun neresi günah,
ha sen kışın gelsen de görev sıranı
bahçalardan odun getirelek savsaydın
mesele yoğudu
badılcan turşusu getirmek
bu tingozalardan birine kalacaktı değil mi”
hemen atıldım
“-evet Hasan Abey! ”

“-hem sen de geçen hafta
burda badılcan turşusu yemedin mi”
Gökoğlan sakin, soluk, durgun ve acıklı bir sesle
“-yediiim” dedi
“-eee…”
“-iyiydi değil mi”
“-ee.. evet”
“-hinci sıçıp da yeycek halimiz var mı”
“-yoğ abey”
ben gene
“-peki şimdi de ben getirsem
yermin aslanım” dedim
senin ki duraladı,
ekledim
“-geçen hafta yedin ya”
“-veriseniz yerin”
tabi akıllı çocuk “yemen” dese
geçen hafta gılıcı
depesinin üsdünde dikilip duru

Hasan abey taşı gediğine godu
“-ha! , tamam goçum
pilavdan dönenin gaşşığı gırılır
akıllı adama can gurban
akıllı ol canımı ye

işde böyle; pozitif olacan
gördün mü bak
senin isdikbalin parlak
hadi uzatma! gak
demek ki böğün sıra sende
gorkma ev saabı yok
birez önşe üsd gapıdan çıkdı ğetdi
iki sahatdan evel gelmez,
emme gene de sen fazla tıngırdama
gapının annacındakı güp
çok değil, annaşılır,
iki dene badılcan
gap gel yeter
efrat haftadan haftaya
sayanda bi bayram etsin
bu da bir nevi vatan hizmetidir
alış! hadi! ”

arkadaş önde gönülsüz gönülsüz
Hasan abey onu, kilere ğadar eletdi geldi
hemen de yüklüğün altından çıkardı
güçcük gübeci
gök domatizden de
sirkesinden de
mubarek de nassı
ortalık bi anda
sirke, sarımsak kokusuna büründü

Gökoğlan’a süprüz yapcaz
amma eli bilmen de
benim içim-içime sığmayo
Gökoğlanı’ı faka basdırdık deye
“Hasan abeye ne çanak dutdum amma!
yahay valla”
hemencik ışığı söndürdük
kıranlara çekildik

derken
hanaydan ayak sesleri gelmeye başladı
kapı yavaşcık açıldı
yusyuvarlak, topaç gibi biri
gelip orta yerde durdu
biz soluklarımızı dutduk
ben ışığı açarına-açmaz
hep bir ağızdan
“-süüprüz! ” deyelek baardık
ve aynı anda bi ağlama
arkadaş,
ganadı gırık bi vaziyette
sağ kolunu çemremiş tutuyor ancak;
sol eli dahil sağ kolu
olduğu gibi batmış
ve geldiği yerden, durduğu yere
rotasını belli eden bi çızgı
kıpkırmızı koldan,
parmaklarına siğmeye devam eden,
parmaklarından da yere süzülen
ev sabı Heybeli Aşa’nın pekmezi
arkadaş da baya badılcan aramış belli

valla insan üzülüyo
benim başıma da
gelmiş olabilirdi amma,
oldu bi kere
arkadaşın ağlamasını görceniz
gülmekten atıldık getdik

Hasan abi
“-valla len ev sabısı görüse ayıp olu”
hemen goşduk hanaydakı
Gökoğlan rotasını sabınnı çapıtına sildik
can havliynen, elbirlik
o gamıtdığı yerden gakmayo
iki gözü iki çeşme hâlâ ağlayo

Hasan abi
“-şaka yapdık yau dayıoğlu
esbiriden de anlamayon yau
gübün dolu olduğunu valla bilmeyodum”
file dedi,
seninki hüngür hüngür ağlayo
canımız sıkıldı,

Hasan Abi
“-gel otur şuraya
valla döğerin” dedi
“-ı – ıh! ”
ardı sıra
aklımız sıra
elimizden geldiğince
hepimiz ayrı ayrı teselli etdik
Gökoğlan sofraya oturup ekmek-aş
sovan turşu yemedi
hemen ordan ekmeğin arasına dürüp
yarım çomaç verdim
omuz silkdi
“-al olum”
valla bize de yedirtmedi
boğazımıza cizdi

Hasan abi bu sefte
“-tabi canım adam haklı
bekmezin üsdüne turşu yenir mi” dedi
sil baştan gülüşmeye başladık
tabi o gene gamıtdığı yerde
gözleri öğünde
nuh deyo
peygamber demeyo
elimizden ne geli
biz biraz sonra koro halinde
şarkılar söylemeye başladık
“aman şu kilerin yolları daşdan”
“pekmezimin güğümleri kalaylı”
“akşam olduuu, pekmezlendin sen yine”
“gök yüzünde yalnız gezen pekmezler”
“pekmez gözlüm sana meylim nedendir”
“bekmez koymuşsun vazoya, kolların bekmezden oya
başlayınca turş-arama, pekmez pekmeze karışır”
“anladım turşu yemek harammış
üstelik yanın da soğan da varmış”
Gökoğlan koroya katılmadı,
ama en sonunda gülmeye başladı

gülmekden ne aş, ne soğan yedik
ne de turşudan yeyebildik
amma arkadaş bi daha
dersde barnak kaldırmadı
haylazlığa başladı,
hemi nası, bizi godu geşdi valla
zolda zıfır bırakdı

mesela;
ben hiç bi öğretmenimin
lakabını pencereden
avazımın çıkdığı gadar
bağıramamışıyındır
hemi de adamın yüzüne garşı
o bunu becerdi
bizim köylü
disipline bi o getdi

sınıfdakı gızlara açık saçık hikayeler
herkeşin asıldığı gızlara
başgalarının adına mekdup yazmalar
ortalığı garışdırdı
son bir-birbyuçuk ayda
daha neler neler,
gabak çiçeği gibi açıldı valla
uyandı çeteler
bi ğün öğünü kesdileridi
buna dayak atçaklar
Hasan abi döğdürtmedi
bereket versin okullar kapandı da
yırtdı senin Gökoğlan
valla başımız belaya girceğdi

sene sonunda
bizim kadar olmasa da
onun da zayıfı varıdı
bazılarını geşdi ortalamadan
o da bütünlemeye ğaldı
amma o sene sayamızda
delikanlılığa adım attı
hemide ıldırım fızıynan
bodoslamadan

ertesi yıl,
bu tasdiknamesini aldı dooru Yalavaca
gederkene sarıldı-sarıldı ağladı valla
sonura hep barabar güldük
yeni-yeni ısınmaya başladıydık,

biz Gökoğlan’a doyamadan
felek felekliğini yapdı
efratçak uğurladık
gitti manolyaynan
bizim Gökoğlan

bir araya geldikçe
yıl boyunca
Gökoğlanlı espiriler yapdık
güldük
sınıfdakı gızlara
arkadaşın selamını iletdik
ahbaplık gurduk

ya yazılılar bahane oldu
ya parasızlık
yanına gedemedik
ama çok özledik keratayı
çok özledik
bekmezli şarkılarla büyüdük
o olmasa da Senget de yaşatdık kendisini
emme yokluğunda
Senget çekilmez oldu
bizi birbirimize zamkladı getdi
bu sene de olsa ufkumuz ne açılırdı kim-bili

İbrahim Çelikli
Kayıt Tarihi : 9.12.2006 17:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kiralık öğrenci odalarında sobasını yakan, yatağını yapan, yemeğini pişiren ve başarılı olmaya şartlanmış köylü çocuklar arasında kültür birikimi ya da ufkun şekillenişi de gerçekleşmektedir, ki; zaten, sadece Hasan abi kendi başına ayrı bir ekoldür. Gökoğlanın ekol olmasına ise o zamanlar daha bir dam dolusu ekmek yemesi lazımdı, o şartlar çok sonra gerçekleşti... Bana Muammer anlattı, ben sadece aktardım.. Saygılar Hasan Abi, sevgiler Gökoğlan....Teşekkürler Muammer Karakuyu, Çok Yaşayın Uzun ömürler... İbrahim Çelikli

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İbrahim Çelikli