Ben, sevmeye tövbekar olan ben
Gaflet dolu gözlerle dünyaya bakan ben
Ufacık bir umutla çocuk gibi sevinen ben
Küçük bir üzüntüyle yerle bir olan ben...
Bir zamanlar zincir yemiş köleydim ben
Yarım asırlık ömrüne sığdıramadı
Hiç bir şeyi, yapacaklarını yapamadı...
Ömrü vefa etmedi garibimin
Tek arzusu, ona doya doya sarılmaktı.
Küçücük, umut dolu hayalleri vardı.
Perde rengarek boyanmış,
Gözler, karmaşanın tam ortasında.
Seçemiyor en aydın rengi!
Birbirine bulanmış dosdoğru olmayan
bir şerit geçiyor önünden
Takıldı peşine, ardından gidiyordu
Sessiz bir koyum
Issız bir limanda
Beklerim tüm gemileri sonsuzluğuma
Açarım kapıları bir daha kapatmamak üzere
Beklerim beklerim bir gemi gelecek diye
Birgün bir sokak ortasında
Düşledim seni,
Usulca izliyordun orda,
Gelip geçeni
Bir elbise vardı üstünde
Bitmeyen dakikaları tek tek saymıştık
Zaman çürümüştü oysaki ve boşuna...
Elleri kupkuru bir adamın saati durmuştu çoktan
Bankın üzerine düşmüştü sonbahar yaprakları
Birşeylerin kıymetini bilebilirdik hiç yoktan
Sonbahar ağaçları gibi kalp damarlarım solmuştu
Ne kendi eyledi rahat,
Ne gönlü istedi beraat
Yıkıldı gitti âli cihandan
Geçilmez gönlü yasla, virandan.
Ne o unuttu üzülmeyi
Geldi çattı işte ayrılık vakti
Nahoş olan tüm sözcükleriyle
Ansızın terkedip bırakıp gitti
Sorgusuz,sualsiz gidişleriye
Başka yerde sürsün gönül sefasını
Yapılacak tek birşey var,
Oda susmak.
Konuşmamak, gülmemek, düşünmemek
Sadece ciddi bir şekilde
Susmak...
Beklememek, özlememek, görmemek
Onu gördüğüm ilk an
Yaprakları dökülmüş ağaca benziyordu sabah
Üstümden hafif hafif, esti ilk önce rüzgar
Ve sonra şiddetlendi, fırtına kopuyor sanki
Işıldıyor, sabah aydınlığında dünya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!