Her sokak başını sarmış o sevgi, izin yok ikbalime
Bu bir zehir ki yanmış dilim, sürçer istikbalime
Azâd ettim ruzân-ı sururumu o sevda hayaline
Tabib-i bîmisal ol gel amansız ahvalime
Otuza dayadığım merdivenin
Çıkıyorum basamaklarını hızlıca
Titrek ayaklarım, yorgun bacaklarım
Bir yanda aradıklarım, bir yanda bulduklarım
Geçmek üzere ekim mevsimi ömrümün
Umarım değmiştir gittiğine
Yokluğunda yetim bıraktın beni
Benim gibi sevgiyle baksınlar gözlerine
Gidişinle ketum bıraktın beni
Yokluğunla demlenip varlığına meram olayım
Titrek bastonlu bir âmâ ne farkeder yolu dumanlasan
Çaktı şimşek bir kere, yağacak yağmuru anlasan
Kapanırsa bir defter arşive kaldırılır bir nebze acı
Görmeyen göz nereden seçsin kravat yada dar ağacı
Kime dayayasın sırtını, herkes Abdullah ibni Übeyy
Çün öz anamız İslam'a olmuşuz evlad-u üvey
Kurtuluşa kaçışta hiç inmez sırtımdan düşman
Onun esaretinde bildiğine değil yaptığına bin pişman
Karanlıkta aradığımız bir kara taş
Kapkara olur bu uğurda el, yüz, baş
İki kuruş nafaka için yerin dibinde
Ekmek aslanın ağzında biz de ininde
Arzın kalbindeyiz, yerin dibinin de dibi
Bir randevum var acaba saat kaçta?
Hangi köşe başında veya hangi yokuşta?
Derler ki anlarlar vakti yaklaşanlar
Güneş karanlık doğar, rüzgar onu fısıldar
Değmesin dik yamaçlara nemli gözüm
Gamdan, kederden yüküm omuzlarımda
Yorgun bacakların ağrıyor, sızlıyor
Ah bir dinlenebilsem şu dünyanın gölgesinde
Bir taze nefes biraz da çam kokusu
Şekil şekil bulutlar taç olsa başıma
Damarlarımdan çalınan kan gibi yokluğun
Damla damla yok ediyor beni boğum boğum
Yavaşça sızıyor ciğerlerime sensizlik her teneffüste
Yokluğun öldürmeye, umudum ise yaşatmaya teşebbüsste
Süzül nurdan pelerininle gözlerimden içeri
İçimdeki bu zulmeti benden alıver gitsin
Nurunu nakşeyle ilmek ilmek ruhuuma
Nurunla karanlığımı yakıver gitsin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!