Kar düştü mü çiçeğe durmuş dalına
Mutlu gamzelerinin tam da ortasına
Son cemre dahi vuslata ermişken
Hasretine umut olmuş baharına
Hiç korktun mu kavline ziyandan
Bir acı merhem dünya, yaraya şifa
Bir tatlı zehir dünya, nefse cefa
İmtihanı çetin, ikbali huzura
Cennet mekan, bu yolda revana
Zalimin gölgesine sığamam, çölde ağaç olsa
Dört yanım hakka karşı Nemrut ateşi sarsa
Hakkı asla bırakmam, İbrahim değiliz oysa
Zulüm edemem düşküne, bir elim var kaldırırım
Noksana tam diyemem vaadi saraya hükümran olsa
Dilimde bir sükût gizli bu sıralar
Sorsan, söylemez ahvalimi
Bilmiyorum neden lal olmalar
Anlatsa, anlar mısın halimi
Karanlık çöktü, kapılar ardı esrar
Günüm geceden henüz uyandı
Odayı saran soğuk tek ahbaptı
Her sabah gelir dört yanım sarardı
Sıcak yatağımla da pek düşmandı
Ben arada kalmış alelâde insan
Bahardan kalmış o nazlı edası
Sanki dallarına kar düşmemiş
Dilinde hep hayır duası
Zannedersin bu derdi çekmemiş
Belki böyle esmezdi meltemi rüzgâr
Sabahın evveli hayli kabus
Beynimi tecrit eder cam fanus
Fikir deniz değil, sanki okyanus
Fakat şehir, öylece suspus
Çözülmesi zor bir giz sabahta
Neyi, nasıl yaşadığımı hissetmediğim bir günde tanıştık Ebru hanımla.
Sıradan sayılamayacak bir his geçti aramızda.
Birbirimize dahi söylemeden ahitleşmiştik geri kalan hayatımıza.
Ahdimiz, erken sayılmasa da vakitli gerçekleşti.
İhya günümmüş ne bileyim.
Her eve gelişimde cennet kapısı açılır oldu yüzüme.
Evveli şüphe sonu meçhul yolda, coşkun akan seldim
Yolcu oldun çağlayan yolda, özüme bendimi serdim
Bala ışkın otun altında, ulu bir dağ gizledim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!