Derler ya; zamanla unutacaksın,
Acın gün ve gün hafifleyecek,
Sıradanlaşacak yaşananlar,
Anılar buhulanacak,
Yeni insanlar, yeni dünyalar...
Belki gerçekten de o "layık olduğun", "daha iyileri" çıkacak karşına...
Bazen aklımdaki yegane dileksin;
Her yıl mumlar yeniden söndüğünde...
Bazen kayan parlak bir yıldızsın;
Bakıp da gördüğüm gökyüzünde...
Bazen sessizce ettiğim duamsın;
Bir yağmurum şimdi; gri ve boş sokaklara damlayan,
Bazen bir çiseleme, bazense -sana inat- sağanak yağan.
Ne bir tutanım var artık, düştüğümde,
Ne de beni bekleyen bir dudak, yeryüzünde...
Artık bomboş, tek bir yol var önümde,
Gri ve soğuk bulutlardan, gri ve soğuk yeryüzüne...
"Yapma! ", diyor aklım; gitme tekrar tekrar yanına,
Sorma "nasılsın", diye; "bilme sensizken de iyi olduğunu",
"Acıtma canını bile bile",
"Bakma gözlerine",
"Duymayı isteme - seni sarhoş eden - sesini",
"Gülümsemesini isteyip aşık etme tekrar kendini".
Ne sen sor: "Neden ben? ", diye,
Ne ben anlatayım: "Çünkü sen...", diye...
Tanrı bile yasaklamışken seni bana,
Sakın sorma "Seviyor musun? " diye bana...
Kimisi dedi ki: "Ölünce Cennetliksin",
Kimisi ise: "Sen Cennete ait değilsin! "...
Gülümsedim içten içe hepsine,
Bilmedikleri çok şey vardı elbette...
Tek bir Güneş'imle,
Bazıları, yağmurlu İstanbul'a daha bir ayrı aşık olur.
Açar şemsiyesini daha bir ağır yürür,
Akmasın diye zaman, bitmesin diye yollar...
Aşık olunan bir sevgili değil,
Koca bir şehirdir artık.
ve işte o yağmurda,
Geçti zaman... Uzunca bir zaman,
...Yine kayboldu Güneş,
Ay da gecikti bu gece,
Yıldızlarsa parlamıyor bile.
Ne hüzün ne nefret var bu gece,
Cehennem dediğini tek "ateş" mi sanarsın?
Yoksa Cennet'i tek ölünce mi tadacaksın?
Ah yeniden sarılıp, koklayabilsem bir Sen'i,
Tek "Misk" kokusunu Cennet'te mi ararsın?
Bir kez daha döndüm baktım ardıma dün gece,
Yaşadığım bütün bir geçmişe.
İsyan değil bir 'sitem' başladı içimde,
Hem kendime, hem kaderime...
'Helâl' kılınana değil, 'Haram' sayılana yanaştım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!