En güvenli,bilmem kaç tarafı varsa işte surlarla çevrili bir mabede yerleştirmiştim tüm gerçeklerimi..
Sığınmıştık oraya çaresizce!
Öğretilenler vardı çünkü,yaşadıkça -etle tırnak- benzetmesine yoldaş olan..
YAŞananLAR!
Böyle geçti vadesi belirsiz zaman..
Bir hayali yaşamak gibi hala varlığımı saran varlıksızlığın...
Aslında hiçliğin,bitmişliğin,hiç olmasaydı keşke dedirten kimliksizliğin!
A
m
a
Bir vazgeçiş öyküsü bu...
Dinle!
Sevdiğim...
Canını canıma kattığım senden,
Sen ve ben..
Küçükken kulağıma küpe yaptığım kirazlar gibiydik..
Varoluş itibariyle biri-birine bağlı!
Küçüktüm...
Oysa ne çok isterdim,
Bir umut aramaya yeltenmeyecek taze heveslerim olmasını...
Nasıl bu kadar çabuk tüketildi her biri!
Nasıl böyle umarsızca çıkarıldı gözden!
Sana an bana ömür,
Sana tebessüm bana kahkaha,
Bir kum saati aldım bugün kendime..
Rengine vuruldum en önce,sapsarı..
Sonra mevcudiyetsizliğindeki o kocaman başkaldırıya!
Onun tekelinde bu düzen..
Düzen mi dedim ben!
Düşünürken yitip gideni,
Çağırıp da zabıtalarını aşkın,
Mühürlemişken kutsal bilip de mabedime evlatlık edindiğim bu hikayeyi,
Sancım tuttu!
Doğurdum birer birer acıları...
Upuzun, çiçek bahçeleriyle dolu, kuş sesleriyle süslü,gökkuşaklarıyla renkli bir yol önümde uzanan..
Sandım!
Doldurup benliğime sevdalanan bütün umutları cebime,
Başım dik
Yüreğim hevesli
Adımım sağlam
Işıksız sabahlarım, solgun akşam üstlerim var,
Terk-i hüsranın izdüşümünden sonra..
Her şey aynı, her şey!
Hayata bakışım, bakmayışım,
Umutlarım, umursamadıklarım..
Onlar bile aynı!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!