Eskilerin oturduğu yerden geleceği koklaması vardı,
Biz, yani tabak artıkları, geçmişten bile nasiplenemiyoruz.
Sırtımıza batan dikenleri çıkaracak cesaretimiz yok,
Küllerimizden ölmeyi becermeyi öğrendik.
Gözümüz önde, adımlarımız geri gidiyor.
Bizi kollayacak olanların kılıcı artık ekmek kesmiyor,
Küçükbaşlı mıydı bizim içimizde büyüyenler?
Para ediyor muydu kurban pazarlarında masumlarımız?
Salınmak köylerin kasvetli kollarından,
İrkilip postumuzu üstümüzden atıp,
Dar kömür kokulu damarlarına girmek şehrin.
Yorgunluk gibi gelmiyordu kulağımıza bir koyun sesi artık.
Utancımız, soğuk sabahlarda nöbetinden geri dönüyor,
Kollarımız açık, gelen tanıdık sanıyoruz.
Gözlerimizi oymak bizi görmekten kurtarmayacak
Arkamızı dönsek, utancımızı sırtımıza yükleyecekler.
Kurtarılmayı bekleyecek yüzümüz yok,
Gelenlerin, düşman gemisi olduğunu biliyoruz.
Telaşın bizi sıkıştırmasından silkinemiyoruz.
İyilikleri de kötülükleri de atamıyoruz omuzlarımızdan,
Attığımız yalanların menzili bizi cehennemin kapısına taşımaya yetmiyor.
İyiliklerimiz artık sekeceği duvara varamıyor.
Zalimler şizofrenlik korkusundan masumların elini sıkamıyor.
Kasayı bile zengin edemeyen rulet masalarının ortasında,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!