küpünde dinlenen şarap; yaz göğü
fazla bir şey istemiyoruz, yaşamaktan başka
anlamak istiyoruz, ters dönmüş böceği
dinlemek istiyoruz, taştaki yosunun türküsünü.
geceyle mühürlenmiş mektuplardır, yaşlılar
eski ölülerden haber veren, eski şeylerden
bakarlar, açık bırakılmış kapınızdan
bir at yapmak için ne gerekiyorsa, örneğin
kişneme, yele, sağrı, nal - binicisi bilinmez -
öyle bakarlar, fazla bir şey istemeden.
hep bu saatlerde bir gök geçer üstümüzden
nar ağacı nasıl çiçek açar, onu düşünür kadınlar
kedi nasıl gerinir, kundağı çözülen bebek nasıl, onu
derinliğinde ağustos'un, kımıldar kozasında uyku
alınıp götürülmüş oğullarımızın son yüzleri gibi
ve kayıp kızlarımızın, belleğimizden silinmeyen
bir gök: demire ve geceye bölünmüş.
Kayıt Tarihi : 30.7.2002 03:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yaşlılık herkes için mukadder .hızlı yaşayıp genç ölmediyse:)
salt olarak yaşlı nedir ne değildir sorusuna takılmak yerine şiirdeki yaşlılara atfedilenlere bir de şöyle bakalım.
dünün kapasitesiyle dolu bir bünye, diyelim ki bir marangoz, bugünün gelişkin araç ve gereçlerini kullanmayan ve hâlen de bir testere bir çekiçle sanatını icra etmeye çalışan yaşlı bir marangozu gözümüzün önüne getirelim . günümüz şartlarında gelişip büyüme gücü var mıdır acaba ? hele ki mücadelesi? Hz. Mevlana gelip de ne derdi ona?.’ dün geçti cancağızım gün bugün dem bu dem’ demez miydi?
insanın kendini ve evreni tanıyıp bilme aşkı hiçbir varlıkta yok.. şiirdeki bu isteğe teşekkür.. insanın kendini ve evreni tanıma noktasında önünü kesen engeller nedir?. dahası yaşama sevincini elinden alan engeller? ha işte onlara da gönderme var şiirde onları kendince hatırlattığı için de yine teşekkür.
dün olduğu gibi yerinde dursun (tukaka demenin kolaycılığına saplanmadan )ibretlikleriyle efsaneleriyle. kalıntıları günümüze ve geleceğe ışık tutması adına araştırılıp incelensin. bilgi mekanizma ve metotlarının günümüzde de uygulanabilir olanları uygulanmaya devam etsin amenna ! ama gün bugün dem bu dem, sorumlu olduğumuz ve sorumlu tutulacağımız da bugünün göğü unutulmasın!..
şu bir gerçek ki soruların cevapları insanı hücresine atomuna kaynağına dokundurup mest edemiyorsa işte o noktada tatmin olmamış baş dönüp dolaşmaya devam edecektir..
şu da bir bilimsel gerçek ki şu alemde insanın bildiği milyonda beşi!. on sekiz bin alem var daha!..Hüdâ! Hüdââ! ne büyüksün sen Hüdâ!, titreye titreye demeyeyim mi şimdi bir daha?:)
saygılar…
Şair gökyüzünü mü anlatıyormuş? Alakasız şeylerden mi bahsediyormuş? Böyle düşünenler de haklılar. Beyinleri ters takılmış olabilir. Anlayış seviyeleri o!
Geç anlayanlar için bir söz vardır. 'Oh! nihayet anladı!' demezler de aynı anlama gelen bir şey söylerler: 'Oh! Semer ağacı kırıldı!..'
Bazıları, etraflıca anlatılsa da anlamazlar. Onlarda o kabiliyet yoktur. Sadece itiraz, temyiz... Her şeye muhalif... Kendince arif... :)
Biliyorsan yaz da ilim alalım; bilmiyorsan sus da arif sanalım!
Sevgiler...
Onur BİLGE
küpünde dinlenen şarap; yaz göğü
fazla bir şey istemiyoruz, yaşamaktan başka
anlamak istiyoruz, ters dönmüş böceği
dinlemek istiyoruz, taştaki yosunun türküsünü.
geceyle mühürlenmiş mektuplardır, yaşlılar
eski ölülerden haber veren, eski şeylerden
bakarlar, açık bırakılmış kapınızdan
bir at yapmak için ne gerekiyorsa, örneğin
kişneme, yele, sağrı, nal - binicisi bilinmez -
öyle bakarlar, fazla bir şey istemeden.
hep bu saatlerde bir gök geçer üstümüzden
nar ağacı nasıl çiçek açar, onu düşünür kadınlar
kedi nasıl gerinir, kundağı çözülen bebek nasıl, onu
derinliğinde ağustos'un, kımıldar kozasında uyku
alınıp götürülmüş oğullarımızın son yüzleri gibi
ve kayıp kızlarımızın, belleğimizden silinmeyen
bir gök: demire ve geceye bölünmüş.
Salih Bolat
SONSUZLUK, YANİ ÖLÜM
Şarap yapım esnasında mayalanır, köpürür. Sonra dinlenmeye bırakılır. İnsan da gençlik yıllarında hayatın akışına göre hareketlidir. Yaşlılığı, küpünde dinlenen şaraba benzer.
Bir zamanlar bulutlanan, şimşek çakan, gürleyen, yağan hali kalmamıştır. Artık ortalığı ala fıcırık boz duman edecek hali de buna niyeti de yoktur.
Çok fazla bir beklentisi kalmamıştır dünyadan. Sadece sağlığını muhafaza etmeye çalışarak yaşamak… Sükûnet ve huzur… O kadar… Bir de ölümü anlamaya çalışmak…
Ölüm sırrıyla hitama eren, Allah’tan gelen, tekrar O’na dönen mektuplar gibidirler. Eski arkadaşlarından bahsederler. Üçü beşi kalmıştır, belki de hiç kalmamıştır. Askerlik yıllarından, sevdalarından… Kaset başa sarmıştır. Hep eskilerden söz ederler. Yakın geçmiş hızla silinmekte ve geri gelmemekte, hayatın başı projektörle aydınlanmaktadır. Atlardan, arabalardan söz ederler. Eski köy yaşantılarından… Ölümden bahsetmektedirler. Kabirden, tabuttan, saldan… Son nefesten… Tabut yaparlar. Ölüm için ne gerekiyorsa vardır. Sal, hep ortadadır, hazırdır, beklemede... Fakat binicisi bilinmez. Sıra kimde? Sönük ve perde inmiş gözleriyle öylece bakarlar. Sadece imanla gitmektir en önemli dilekleri.
Hep bu saatlerde, akşama doğru bir sonsuzluk duygusuna kapılırlar. Ölüm ürpertisi gibi bir şeydir, hissettikleri. Oysa güzel şeyler de vardır dünyada. Hayat devan etmektedir. Çevrede güzel şeyler de olup bitmektedir. Dallar çiçeklenmekte, bebekler doğup büyümektedir. Hayvanlar da vardır, kendi hallerinde ömür süren. Onların hiç de umurlarında değildir ölüm. Yaşlılar kadar derinden hissedemez diğerleri ölümü. Oysa uyku… Oysa ölüm… Ne kadar da yakınındadır onların! Kimler alıp başlarını gitmiştir, kimler! Kimler veda etmiştir sessizce bu dünyaya! Oğullar, kızlar… Kaç ölü yüzü görmüştür onlar! Belleklerinden silinmez, son görüntüleri. Ölüm… Belleklerinden silinmeyen sonsuzluk…
Gökyüzü… Sonsuz boşluk… Ölüm… Hepimiz esiriz bu dünyada. Tutuklu… Yaşamaya mahkûm… Dünya, hapishane… Gece, günün bitimi… Yani gençliğin… Yani o süratle akıp giden, hızla tükenen hayatın… Gözleri hayata kapama gibi bir şey, yaşlılık. Yani batması güneşin… Yani gece… Yaşlılıkta dünyadan ölüme bakış… Yani parmaklıklar ardından… Ölüm, demire ve geceye bölünmüş.
Dünyevi ve Uhrevi Mutluluklar…
Onur BİLGE
Adil bir okurun, bir yapıtı yorumlarken sorması gereken; kullandığı bu geniş özgürlüğe karşın,acaba kendisinin ne derece yetkin olduğu.... olmamalı mıdır?
Bırakınız şairi, bağımsızca şiirin yeterliliğe sahip okur aramak hakkı yok mudur?
Bu nedenle bir şiiri olumlar ya da olumsuzlarken nezaketin yanısıra sağlam gerekçe gösterebilmek isterim. Sağlam sandığım gerekçe boş bulunursa hiç değilse nezaketim kurtarır diye umuyorum.
Bu şiirde,bu tür 'hareketli şiir'lerde örneğin, dikkati noksan bir okur nasıl da utanabilir sonradan.
Hareketli şiir dememin nedeni, hareketli resimlere benzetmekliğim. Dizeler belli bir anlama ( manzaraya ) sabitlenmiş değildir, imgeler öncekiyle sonrakiyle ve kendi içlerinde sürekli bir bağlaşma ayrışma etkinliği içinde ve yarışma halindedir.
küpünde dinlenen şarap; yaz göğü
yaz göğü fazla bir şey istemiyoruz
fazla bir şey istemiyoruz, yaşamaktan başka
yaşamaktan başka anlamak istiyoruz
anlamak istiyoruz ters dönmüş böceği
ters dönmüş böceği dinlemek istiyoruz
dinlemek istiyoruz taştaki yosunun türküsünü
Bu düzende okumaya devam ettiğimizde geceyle mühürlenmiş mektupların, başlı başına çok güzel bir betimleme olmakla birlikte, ihtiyarlık ölüm bağlamıyla yetinmediğini seziyoruz.
.........
Ve bunun gibi. Daha nice nice.
TÜM YORUMLAR (9)