Gök Muharref Şiiri - Mehmet Butakın

Mehmet Butakın
2

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Gök Muharref

bir vedanın toynağından düştü mavi gök.
son duasız ölülerden çalınmış
boncuklarla gülüyorum kibirli
yüzüme. lakin, çaresiz bir öfkeyle tuttum yaramı. kırık bir
taşa sustu hallacın acıyan yüzü.
içimde tuzun ve yüzülen bütün
şehvetlerin kuruduğu kadar acıyor
tenim. ahşap bir masaldan kopardım yüzümü. mahşerin ipek kapılarıydı
onlar: o bir çocuğun saçlarını bekleyen eksik azizler. ah! tüketilmiş
bütün yüzler.

ölümü ince bir elifle tutan esrarlı ay,
yakut bir kristal gibi kendi gölgesine
düşen muharref sayfa. biz acizler ve ulular.
güz yosunu sığmaya korktuğumuz
bir kalp ile selam ve tutmaya, tenha bir
gülümsemeyle susan tozlu safiri. ey bir nilüferin ardından
suya bırakılan günah yüz,
sen kendine yetersin.

yalın bir kalp ile sustum. ah ölümüm!
bu tül ve ahşap sefadan beni azad bil.
her şafak leylağına düşen
çiğden gözüm kurudu. hep aynı yüze
durdum, aynı inatçı kıbleye. alnımda
bir çöl zincirinin iziyle...

uyu sanrılı akşam! kıyısında küf
biriken ırmağa döndü gözlerim.
ben, bir kalp ile yetinmeye bırakılan
kuşkulu hayal, porsuk bir yalınlık
duygusu, yağmur suyu, lavanta ve
zafran. kömür bir kuşun gözlerinden çalındı,
buhar soluğumuzdan ve kırağısından
bir metal çiçeğinin. ah bu hurufi yalınlık,
evlerin cinnet odaları...

büyük bir ayın altında turunç ışıklarıyla
silindi ölümün bilinen ayrıntısı. benden
sonra hiç kimse duymadı bu ölümcül
aryayı. vebalı gölgeme yaslanarak hiç
ölmedim. oysa kireçten düşler kuran bir yetim gibi
unutmuş eldiven takmayı mahmuzlu gece.
bu büyük ayın altında
ben ki, bir süredir ölmedim.

-seni suya ağlarken görmüşüm oysa,
zeytin demişim mahzunluğumu soran
akşama. hint kıyılarında deniz macununa
batmış pelikanlardan duymuşum mai bir
masal olduğunu. onca yıldız arasından
savrulup yalan bir burca düşen hayal
kumrusu, nar çatlaması, gizleyip bir
nehre bırakıyorum yaralarımı. vazgeçilmez
değilsin belki, belki zinbar! yaşadığın
mercan suların adı değil. lakin alnımda
cinayet pulları ve yüreğim elimde yürüdüğüm
her seferden isli bir kandille dönüyorum.

insan hangi yetimi saklayabilir ki
bir cana karşılık olmayan küvezlerde,
bir tılsımın diliyle yazılmış duası olmalı
iyilik sefirinin. kim bilir; kuğulardan
çalınmış bir hüzünle yürüdüğümü,
cehlin katran sularını. ey biçilmiş parsın
yarası kalbim... saralı bir ömre sığınsam
dokuduğum yaldızlı kibirden.

tuzlu bir göz dönüp baktığında
dünyaya, kırılmış yılan dikenleriyle
bir veba büyüdü içimde. bunca
dalgın söz arasından bir veba ki,
gecenin rahmine düşüyor her şey.
yeniden o sebepsiz simya olmadan
öleyim ki, böyle bütünüyle unutulmaya
gücü yetmesin kimsenin.

öylece durulmamış kör ağrılara
inanmamış olanlar! aynı taştan
sarsılarak kopan parçalar sahte.
yine de ölseydi bizi, biz ki hangi
dalgına inansak derin bir kuyuya
dönüşüyor pullarımıza ve mührümüze
inen semavi atlaslar, bir gülün
kırıldığı eller, sesimizi koyultan
ince göz bağlarımız.

andolsun, yaklaşan her ecele
o sonsuz dirinin gözüyle.... bulanmış
ölüm denizlerine bakarız ki kendi
haramında boğulan yetimiz. o karanlık
mahzene terk edilen kısastan boynumuza
ne düşerse kabul, teninde yanacak
yeri olmayan cehennnem! işte çürüyen
gözleri içimizdeki son yerlinin

biz ki; kardeşleri yıldızlar ve taşlar olan
bir kavmin ehliyiz, yorgunuz. ne var ki
çarşılar kalabalık, devlet nigari. her şey
ve herkes bir kahinin defterinde simya,
kalbinde irin. zulmü ölümlü bir vakte
sayıyorum huşu ile düşülen selam kavlini.

selam, kopmuş bir başın argın ve migren
duruşuna. hem kambur hem şair olana,
anlamıyor musun defne yaprağım
'ölüyoruz'


(ısrar falcıları kitabından)

Mehmet Butakın
Kayıt Tarihi : 2.10.2011 19:55:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hamit Körken
    Hamit Körken

    Kalibresini düşlerin belirlediği
    Cephanesi tükenmeyen
    En güçlü silahtır dil.!

    Akıl potasında mermi üretir durur
    Kelimelerle düşünür,sözcüklerle vurur
    Bazen sevgiyle ateş eder
    Bazen nefretle
    Bazende geri teptirir hiddetle

    Dil ve silah;
    Ne alaka diyeceksiniz belki!
    Kelimeler mermi olup,öyle bir gider ki!
    Ateş etmiye gör yeter ki.

    Kimi sıktıkça ıskalar
    Kimisi de tek kelimeyle paralar
    Husumetle sıkılan,her daim yaralar
    Sevgiyle vurulan
    Aşk ve muhabbetle dirilir
    Düşmanlıkla vurulan yere serilir
    İşte! böyle bir silahtır dil.

    Bu silahı,en güzel şekliyle kullanandır şair
    Onda; sıkılan her merminin anlamı vardır
    Duygu şarjöründeki kelimeler
    Şair için edebi itibardır.
    Sözcüklerde anlamını bulur
    Yerli yerine konur
    Ve,adı da şiir olur.

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu

    Görüyoruzki sevgili Naci, anladıklarını bize de anlatmış, kendilerine teşekkür edeerim. Ama önemli olan şiiri kendimizin anlaması. Her zaman Naci beyi biz, şiir okurken,bize anlatması için naci beyi yanımızda bulamayız.

    Cevap Yaz
  • Arap Naci Kasapoğlu
    Arap Naci Kasapoğlu

    I.perde:

    gökyüzü attan ya da eşekden düşer gibi düştü.ölülere akıttıkları boncuk gibi sahte gözyaşlarını gördüm.
    enel hak diyen hallacı mansurun yüzüyüm şimdi.
    O ki Ben allah'ınparçasıyım dediği için derisi yüzülmüştü.
    kendi yüzlerini tükettiler onun yüzünü yüzerek..içim acıyor.

    II.perde

    biz her moku iyi bildiğini sanan ulema..nasıl yeteceğiz kendimize şimdi..ayın şavkan yüzünü kopararak ey siz eksik azizler

    III.Perde

    onun yüzüyle içim yanıyor..insanlar bu kadar kereste olabilir mi?

    IV.Perde

    ben Allah'ın parçasıyım dedi diye bir adamın derisi yüzülür mü?cinnet mi geçirdiniz.ağlamakdan yüzüm gözüm ırmağa döndü.bakınız porsuk gibi yalnızız artık.

    V.Perde

    Ve ben bu ay parçasının altında utançla yaşıyorum.

    VI.Perde

    Ki sen Hallacı Mansur sen suya bile ağlardın.sen suyun Mercanısın.sana her geldiğimde yüreğim isli bir kandil oluyor..
    ki pelikanar ve hayvanlar bile bilirdi ki Allah da biliyor senin ne güzel insan olduğunu..

    VII:Perde:

    sana bunu yapanların yılan dikenleri olabileceklerini düşünüyorum sana ağlarken.sana bunu yapanlar gecenin rahmine düşen vebalılardır.

    VIII:Perde:

    sana bunu yapanlar Allah'ın sahte taş parçalarıdır.ki sen Allah'a sevginden ağrılar içindeydin.sana bunu yapan bizler gözü bağlılarız.

    IX.Perde:

    Ey ölümü yaklaşanlar.Allah sizi Hallacı mansur'un gözünden bakarak sizi görüyor!
    Eyy içimizdeki yerliler duyuyormusunuz?
    Allah'ın ölüm denizlerinden boğulacağız ona yaptıklarımızdan.
    şimdi cehennemi kabullenmek zorundasınız eksik azizler.


    X.Perde:

    herkes kendi nikine göre bir yol tutturmuş gidiyor ey kahinler.
    artık kendinize geliniz.bir kavmin ehli olarak ne hale geldik.
    selam kavlini unuttuk.ki onu zulüm ve ölüme dönüştürdük.

    XI.Perde:

    defne yaprağı(Barış simgesi)
    bu migrenli ve ağrılı başları yeniden adam et nolur.


    şiirin çözümünü böylece yapmış olduğumu umuyorum.
    eyy ahali bu size son kıyağımdır.

    Arap Naci

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu

    Biz bu şiiri anladık mı? veya kaç kişi anladık?

    Önemli olan yekündür.

    Sevgi ve saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Hasan Buldu
    Hasan Buldu

    Size bir anımı anlatayım. Bir gün Ankara'da Seymenler parkında bir arabanın içinde arkadaşlarla oturuyorduk, tahminime göre o civardan birileri rahatsız oldu ki, çevik kuvveti aramış ve bizi çevik kuvvet merkeze götürüyordu. Bir ara bana sordular: ' Sen kimsin?' diye. Ben de:'Devletim' diye yanıt verdim. Polisin biri:Sen nasıl devlet olursun? Devlet biziz' dedi. Ben de:' Ben halkım; halk olmadan, devlet olmaz' dedim. Ve polis apışıp, kaldı. Evet arkadaşlar,Sanat halk içindir. Halkın anlamadığı ucubeler sanat değil, zenaat bile olamaz.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (27)

Mehmet Butakın