Gök kuşağının hikayesi (Nesir) Şiiri - Y ...

Yusuf Tuna
16780

ŞİİR


122

TAKİPÇİ

Çocukluğumun en güzel eğlencesi yağmurlu havalarda oluşan rengarenk gökkuşağının altından geçmek için saatlerce koşmak olurdu. Çisil çisil yağan yağmur altından insanın şıpıt gibi ıslanması, havanın bir kapayıp bir açması ile bir anda bulutlarla saklambaç oynar gibi güneşin kaybolup ortaya çıkması yedi renkten oluşan gökkuşağının bir baştan öbür başa kadar yarım hilal gibi kapanması bir olur, sanki resim misali kalkana benzer görüntüsü ile bu doğal kuşağa insanı büyüleyen bir eda ile insanın baktıkça bakası gelir. Bu hayale bir muamma yumağı içinde dalan kimse kendini tatlı bir rüya aleminde sanır.
Hele bu gelin kuşağının renkleri yok mu? İnsanın içini gıdıklar, ayrı bir heves verir, sırılsıklam olmuş aşıklar gibi yağmur ile insanın pervane böceği gibi ateş etrafında mırıltı ile şarkı söylüyormuşcasına kuğular misali dans ederek dönmesini andırır.
Eskiden büyük olan anlı şanlı adamlar tarih öncesi çağlardan bahsedip derler ki; ‘’Kaf dağında yaşayan peri padişahının Ülkü adında dillere destan güzellikte bir kızları varmış. Bu güzel kızın yüzü kardan daha ak, gözleri ahu, dudakları bal, kaşları hilal, dişleri inci mercan, yanakları elma, boyu selvi gibi imiş. Dört gözle tutsak olduğu yedi başlı devden kendini kurtaracak beyaz atlı prensini bekler dururmuş. Masal bu ya; yine aynı dönemde Turan Padişahın Oğuz adında gözünü daldan budaktan sakınmayan kara yağız delikanlı bir yiğit oğlu varmış. Bu yiğit bahadır er korkusu nedir bilmez, kırk yiğidi ile beraber ava çıkar avlanırmış. Zamanla büyüyüp everimlik olmuş. Babasına varıp kız sorup evlenmek istediğini bildirmiş. Babası da ona; Git periler padişahının Kaf Dağının ardında tutsak kızı var. Onu devden kurtar onunla evlen demiş. Bunu duyar da bizim oğlan durur mu? Binmiş ata, çekmiş kılıcını, kırk yiğidi ile beraber at sürüp yedi günde yedi gök denizini geçip bir bozkurdun yol göstermesi ile Kaf dağına ulaşmış. Yedi başlı hain devi aramaya başlamış. Nihayet devi bir mağarada uyurken bulmuş ve kılıcını tam kalbine saplayarak devi öldürmüş. Artık Ülkü kız da hürriyetine kavuşmuş. Kızı devden kurtaran Oğuz, Ülkü’yü atının terkisine attığı gibi Turan elinin yolunu tutmuş. Yedi gün sonra Turan eline gelmiş. Oğlunun kahramanlığını gören Turan padişahı Hanlar Hanı Bayındır Han kırk gün kırk gece düğün yapıp oğlu Oğuz ile Ülkü gelini evlendirmiş. Aa! Oda ne? Tam gelin alma vaktinde gökyüzünde ilk defa rengarenk gökkuşağı oluşmuş. Dede Korkut gelip soy soylamış, boy boylamış. ‘’Bu size Yüce Allah’ın bir lütfu olsa gerek’’ demiş çok sevinmişler. Hızır gelip bu kuşağı gökten alarak gelinin beline bağlamış. O günden sonra gelin olan kızların beline şal kuşak bağlamak adet olmuş. Evliliklerinden Türk adında bir oğulları olmuş. İşte Türklerin atası bu çocukmuş’’derler.
O günün anısına gökkuşağına gelin kuşağı denir olmuş. Bizler küçük bir çocuk iken anam bize; ‘’Oğlum! Gök kuşanın altından kız çocuk geçecek olursa oğlan, oğlan çocuğu geçecek olursa da kız olur’’ derdi. Bu söz benim belleğime yer etmiş olacak ki, ne zaman gökyüzünde bir gökkuşağı görecek olsam hemen çocuklar ile bir araya toplanır, altından geçmek için saatlerce koşturur, sonunda yorgun düşer, bitap bir şekilde nefes nefese tekrar düşe kalka gitmeye çalışırdık. İnsan bir tepeye çıkınca hemen varıverecekmiş gibi gelir, oraya varınca da bizimle oyun oynarmış gibi ileri kaçardı. Buna çok kızar inat ile geçeceğiz diye uğraşırdık ama nafile… Biz konuştukça gökkuşağı daha ileriye gider bu koşturmaca da kaybeden hep biz olurduk. O zaman hırs ve öfke ile oturur yerlerde tepinir, sinirlenir ümitsizce evimize dönerdik. Hani bir dağ varmış, onun ardında bir dağ, onun ardında bir dağ misali erişilmesi zor olan yüce bir dilek olan Kızılelma gibi kalbimizde bir sevgi yumağı ile gök kuşağı varılması gereken hedef olarak bizim gönlümüzün her zaman arzusu olmuştur.
Şimdi ise çocukluk günlerimin tatlı bir anısı olarak her gök kuşağı görüşümde bu hikaye aklıma gelir, anlattığım çocuklar ise kıkır kıkır gülerek benimle dalga geçip kafa buluyorlar. Ee ne dersin? Vay zıpırlar vay! Deyip zamane çocuklarına kızıyor, onların dahiyane fikirlerine şaşıyorum. Bizler çocuk iken çok saf idik. Her söylenene, her anlatılana hemen inanır esas zannederdik. Şimdikiler maşallah cin gibi. Şeytana pabucunu ters giydirecek cinsten. Bir de bize külah giydirmeye çalışıyor bu veledler. Ben de en çok buna alınıyorum desem yeridir. Ben haksız mıyım? Siz söyleyin, karar sizlerin.
Gökten üç elma düşmüş. Biri okuyanın, biri dinleyenin, biri de sizlerin başına olsun.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta