Godonun Ardından/ Deneme

Mücahit Gülbaş
64

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Godonun Ardından/ Deneme

Arnavut kaldırımlarıyla döşeli cıvıl cıvıl bir caddeye girivereceksin.Aklında herşeyin yolunda olduğuna dair bir fikir...
Havada bahar,ağaçlarda sonbahar.
Yüreğinde birşeylerin ansızın bozuluvereceği endişesi.Nerden çıktı ki şimdi bu! . Neden olsun, neden neden..
İleride gürültü korosu oluşturan kasetçilerin önunde duraklayacaksın bir an.Bütün sesler kaybolup gidince sislerin arasında çook ilginç bir tını sıyrılıp oturaverecek
herşeyin tam ortasına.Eski çook eski ibranice bir şarkı..Dudağının kıvrımları düşüverdi işte yere.Havada kış yüreğinde buz dokusu....
Hızla çıkacaksın yokuşu,yakalanırım diye korkarak,sekerek bir serçe gibi. Bilirim seversin oyuncakları,çok seversin hemde oyuncakların en çocuksusunu.
'bir taraftan ibranice şarkı hala devam ediyor'
Sol taraftaki Amerikan pasajında oyuncakçıların en alası var.Envay-ı çeşit bebekler,anahtarlıklar(ağlayanı-ağlamayanı) ,maskotlar...
Amacın oyuncak almak değil ki,burada dolanmanın ne manası var.?
Üzerindeki siyah kaşe paltonun yakasını çek ne olur.Yakalanmakta var nalet gribe,ne de olsa mevsim sonbahar..Havaların en orospusu yani.
'bir taraftan ibranice şarkı hala devam ediyor ' Pasajdan almayı ümid etmediklerini almayarak çıktın.Ne kadar da kalabalık bir cadde burası.Ne şaşılası ki hiçbir yüz seçilemiyor yoğunluktan.Bir insan curcunası kodlanmış koşuşturmalar,rastgele bağırış çağırışlar.Mecburi bir akış var sanki kentin motoruna doğru ve motorundan.
Bir tek sen varsın yadsınmış,koparılıp atılmış,sen onlara kaçamazsın onlar sana gorünmez cam sedlerden.Yok olanların arasından delip geçersin kalabalıkları..
-İbranice Şarkı kesildi sis dağıldı.Sağ tarafta beş on yüz seçilir gibi oldu.Orta yere bir masa atmışlar.Üstünde de bir pankart.
BERGAMAYI KİRLETMEYECEĞİZ SİYANÜRR.......
'Ve şarkı yeniden başladı Aynı tonlarda yine ibranice olan başka bir şarkı'
Sis geri döndü.Ellerin kirlenmiş gibi,Yüreğine siyanür döküldü sanki.Kalabalıklar ise hala boş,anlamsız ve yok olanların yansıması.
Gözlerin yerde kafanı kaldırsann....korkuyorsun.Böyle de olmaz ki.Sen her zaman dimdik yürümeye alışıksındır kaldır kafanı.Şimdi başın yukarda nedensiz yürek atışların hızlanıverdi yine.Öyle bakıyorsun sağa sola öylesine...Duvarda kocaman bir yazı 'Pazartesi Görüşürüz' yıpranmış bir yazı.Kimbilir kaç pazartesidir orada.
O güzelim burnunu gere gere gülümsüyorsun.Ne de güzel diyerek.Sanırım iki eski sevgilinin birbirilerine verdikleri söz bunlar.Genç olmadığının da farkına varıp
'ne çocukça'diyerek gülüyorsun o çocuklara. 'Bol yaşayın çocuklar bol yaşayın,masalınız bol umutlarınız dağlar kadar olsun'
Aman allahım ne de güzel sözler ediyorum ben böyle.Ne de güzel böyle güzel şeyler düşünmek ara sıra.
'Ve ibranice şarkı hala ısrarla devam ediyor'
Ne garip bir dil bu.Bir taraftan ispanyolcayı bir taraftan da fıransızcayı anımsatıyor.Sanki çok eski bir kültürün yitip gitmiş antik bir hüzün gibi melodileri.
İlerledikçe müziğin tınılarıda yükseliyor.Solda bir kitapçı aynı zamanda da Kasetler satan eski bir kitapçı.
-Şarkı kesiliverdi birden.Kesildi mi yoksa senmi duymuyorsun belli değil.İlginç çok ilginç bu yeri tanıyorsun sen....Bir yerlerden çıkaracaksın.
Kitapçının yanında yükselen dev binaların arasında terkedilmiş boş bir arsa var...Nedense buraya hiç dokunulmamış.İçeriye doğru üç taraftan sıvasız tuğlalarla örülmüş dik dörtken uzun bir arsa.Sol duvarda kitapçının havalandırma çıhazı,duvarlar çıplak,duvarlar kirli,kirli tuğla renginde.İçeriden yapışkan bir çöp kokusu geliyor.Otlar uzamış.Sağ tarafta bir fırın var.Fırının arsaya bakan duvarları da is karası,sıvalar dökük.
Burasııı................
Hatırlayacaksın...Fırına yakın köşede iki hırpani.Elbiseler belki kırk yıllık.Derme çatma iki tahtayı sokuşturup duvara,üzerine de naylon germişler.Belli ki çok kalmayacaklar burada.Geçici bir barınak olduğu her halinden belli.Önlerinde taşlardan oluşturulmuş ocak benzeri birşey.Üstünde vita kutusu.Tüten buhara bakarsan yemek yapıyorlar.Birinin cebinde şarap şişesi,diğerinin belinde naylon ipten bir kuşak.
Hararetle de tartışıyorlar...Ne konuşuyorlar....?
Ne konuştuklarını duyamıyorsun.Belki de hiç duyamıyacaksın.
Havada sonbahar,aylardan kasım,ağaçlarda sararmış bahar.Üzerindeki siyah kaşe paltonun yakasını ne olur yukarı çek.Biliyorsun bu mevsim en orospusudur baharların..Üşüyeceksin.Ve bir de sil o iki damla yaşı gözünden.Hüzün düşürme kirpiklerine.
'bir taraftan ibranice şarkı hala devam ediyor
Böşver şimdi bütün bunları sen.Yine de sevme yada öyle gibi yap.yada öyle söyle..
Gizli saklı bir gecenin en mahrem yerinde seni ben hep sevdim,hep sevdim diye hayıflanana kadar.
'Kitapçının camında dünyalar güzeli bir müzik kutusu.Kuğu gibi danseden balerine ritmiyle eşlik ediyor..Aşkların en klasik tınısıyla,Love story.
Doğru eve git! . Ayakkabılarını koltuklarına doğru at,ama asla sonbahara doğru değil..Sobanı yak.
Bak orada işte,tam da aramadığın yerde sıcak bir yemek ve yatak.
Gelmedi mi........Bay godot gelmedimi?
Gelecekmiydii?
Gözlerini sil ve de ki;
TANRI SENİN CEZANI VERSİN GODOT,TANRI SENİN CEZANI VERSİN......................................
Mücahit Gülbaş/1997 İzmir

Mücahit Gülbaş
Kayıt Tarihi : 15.9.2005 19:43:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nuray Açar
    Nuray Açar

    Beklerken belki de sebepsiz nedensiz bizi sürükleyen ayaklarımızın ritmine ayak uyduran aklımız dır GODOT .))

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mücahit Gülbaş