Göçüğe Beleli Beşiğe Maviş Ninniler Betik 1

Muzaffer Koç
45

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Göçüğe Beleli Beşiğe Maviş Ninniler Betik 1

Yürekleri Göçük Turnalar

Ey yürekleri göçük altında kalan turnalar!
Kınanızı kim yaktı;
gül köklerinizin girdabında çevrinen bulutlar mı,
günbatmının yorgun kızıllığı mı
dudaklarınızdan akan közlü çıtırtı…
Sabah seherinde çise mi kardı yeşil çamurunuzu
yapraküstünde sabahlayan çiy mi sardı kamburunuzu…
Gündoğuşundan mı çaldı gagalarınız
kınalı sessizliği
…hüzünlü suskunluğu…
Uykusuz gecelerin
sarnıcında pineklemenin
üşümesi mi içtitremeniz!

Şu kanatuçlarınıza yakılmış kına,
engin bahçelerde tomuran gönüllerin
narçiçeği turuncusu mu…
Baharın rahminde maviliğe yutkunan
kırmızı gül mü, kan çeşmesi…
Tül mü, kül mü
iğde çiçeği tozu mu
ürkek teleklerinizin isi…

Belki göç yollarının delişmen yağmurlarıdır
sipersiz gözlerinizdeki inci! ..
Yoksa soysuz akbabaların
göğüsten içeri saplanmış
hınzır pençesi mi
ıkınıp ıkınıp sökemediğiniz!

Ey yürekleri göçük turnalar ey!
Uzaklıklar mı boynunuzdaki yük…
Yakınlıklar mı nişanparmağınızdaki çömlek yüksük!
Neyi neye
kimi kime
ama niye
dikeceksiniz
elinizdeki hünersiz iğneyle;
sevgileri sevdalara, sevdaları sevgilere mi
tutkuları aşklara, aşkları tutkulara mı
arzuları leylalara, kamberleri mecnunlara mı
yaraları yaralara, acıları acılara mı
kanyonları derin derelere, ovaları ölümsüz uçurumlara mı…
Uzaklıkla yakınlığı…
…soğuklukla sıcaklığı mı…
Yoksa koca koca adalara, denizleri ummanları
yada mini mini dere akışındaki
uçsuz bucaksızlığı mı ulayacaksınız
sevdiklerinizin kıt kalmış yenine…
Akıştaki inceliği mi sonsuzlayacaksınız hiç dikişsiz!

Gönülleri gönüllere…
…gönülsüzlükleri gönenmelere…
…gönenmeleri şişinmelere mi iliştireceksiniz.

Yaşamla ölüm arasına ne koyacak,
ne yamayacaksınız peki?
“Kırkından sonrasını teneşir paklar” yeter mi?
Kapatır mı yaşanmışların yaşanmamışların
hatta hiç yaşanmayacakların
içte ukte duran gö(k) yiriğini!

Yaşamsızlığı ve ölümsüzlüğü mü…
“Analık kara yamalık” olanda
içteki karakıtalar birbirine dikilmezliği…
Karakışta ecel canı bulanda
dontoprakta küfürsüz mezar eşilmezliği…
Sular taşıp da bendinden dalga dalga
başlamayagörsün boğmaya
hançerucu gibidir gavur
gırtlaktan birdenbire çekilmezliği…
Ah, güldalında sesim kaldı;
toplasam tartsam dara alınmaz
toplasam tartsam ölçü bulunmaz,
zehir birikmiş dilimden
neşeli ve ballıca
içgüveyden az hallıca
bir çift dinç dize dökülmezliği…

Desem ki;
“yaz gelinliğini soyunmaz ki çam,
sakızlanır da sakızlanır yarası.
Yaprakları kışı içer iğneucundan,
soğuk soğuk kararır.”
Desem ki;
“En çetin fırtınaları yarıp yarıp çıkar,
çıkar da ‘turnacıklar’ın kınalı kanatları,
gelip konduğu
örtünüp pusunduğu…
…dingin bir düşün
ışıklı dalcıklarında
en işlek damarından morarır…”

“En çetin fırtınaları yarıp yarıp çıkar,
çıkar da ‘turnacıklar’ın kınalı kanatları,
engin bir gülüşün
ışıklı dalcığında burç süren
en işlek damarını morartır”
desem;
öksüz esrik beşikler sallanır mı göçüklerde
bir çığlık daha güllenir mi
uykuyu unutmuş pencerelerde!
Ey yürekleri göçük
gökleri küçük
turnalarım ey!
Siz ne anlarsınız insanın ahvalini;
göğe yazsam kanımı kına yakıp,
dilimden döşüme
döşümden dilime
düşen çıngıyı
okumazsınız!
O-ku-ya-maz-sı-nız!
Hiç okunur mu körük suyu içmiş ateş dilsizliği!

Ey akılları mahzenlerde
gökleri küçük
suskuları büyük
turnalarım ey!
İnsandır;
okşasan da
kazısan da
yumuşamaz eski nasırı! ..
Yün yatak da
kuştüyü de sersen altına
istemez altın kafes konağını…
Onun istediği hey, anlasanıza
ille de çocukluğunun sıcak hasırı…

* * *

Bu “betik” turna kınalarına ilişkin
uzun ve uzak “içgeçirmeler ve iççekişler”dir…
Sürç-ü lisan, affola…
falan filan gibi sahtelikler bulaşarak paçasına,
isleyip karartmamıştır ucunu.
Biraz özlem vardır, biraz öpme…
Biraz da sarılma hepinize…
Turna turnaya…
Azıcık da insan insana!
Ne diyeyim bre,
mahzenden başı çıkarmayınca gökyüzü genişlemiyor!
Ve denemiyor çocuk oyunu yazar gibi:
“Gökyüzü ne geniş kocaman
yıldızlar, ne çoklar…”
Gökyüzü bazen masmavi “iğnebatmaz bir atlas”;
bazen yıldızkanatlı bir sevgidir oysa!
“Yaşadıkça
gökleriniz genişlesin dostlarım”
desem,
genişler misiniz!

Muzaffer Koç
Kayıt Tarihi : 25.4.2008 00:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Muzaffer Koç